Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.24
Ömer le bir kutu yolculuğumuzda
bu haftaki Oncu Bilim Insanımız Ali Kuşçu
Setimizde her hafta bir öncü bilim insanımızı okuyoruz ve Yusuf Bera' nin her hafta farkli bir ilgi alani ortaya çıkıyor . Bu hafta zaten matematiği cok seviyordu daha da ilgisi arttı ve araştırmalar yapmaya basladi.
Ömer, teleskop ile çatı katında yıldızları seyrederken bir "tık"sesi duyar.Sandığın içindeki haritanın üzerindeki yıldızın nerede parlayacağını merak eder.Yıldızın parladığı yeri görünce kendini birden Topkapı Saray'ının giriş kapısında bulur.
Ömer Ali Kuşçu ile tanışır.
Ali Kuşçu kimdir?
Ali Kuşçu, 1403 yılında Semerkant şehrinde dünyaya gelmiştir.
O devirde soyadı olmadığı için babasının lakabı ile anılmıştır.
İlk eğitimini Semerkant'ta alan Ali Kuşçu sonrasında Bursalı Kadızade Rumi'den ve Uluğ Bey'in kendisinden matematik ve astronomi dersleri aldı.
Fatih Suktan Mehmet in davetiyle Istanbul'da çalışmalarına devam etmiştir.
Fatih Küllliyesinin programlarını hazırlamış, orada astronomi ve matematik dersleri vermiştir.
İstanbul'un enlem ve boylamını ölçmüş ve çeşitli "Güneş Saatleri" de yapmıştır
Ali Kuşçu;
Öğrenmek için soru sormaktan çekinme.
"Soru soracaksın ki bilmediğin konularda bilgin artsın. Bilgini yaşamında kullanacaksın ki tecrüben artsın
Hiçbir Ali Ural kitabı beni hayal kırıklığına uğratmıyor desem abartmış olmam herhalde. Satranç Oynayan Derviş bana yine çok lezzetli bir okuma serüveni sundu. İçindekiler kısmından bile anladım bu yolculuğun keyfini ve bereketini. Ah, bereket demişken buna mutlaka değinmem gerekir; kitap çok bereketli dostlar. İnce duruyor ama içinde öyle çok
FARABİ'NİN İDEAL DEVLETİ VE DİNLERE BAKIŞ AÇISI İLE İLGİLİ BİR İNCELEME
İdeal devlet benim Farabi ile tanışma kitabım.
Kitapta anlatılan konuların kitabın adı ile ilgisi olduğunu söylemek çok zor. Zira kitapta ideal devlette bulunması gereken özelliklerle ilgili detaylı bir anlatımdan, formülden de söz edilemez. Ayrıca kitapta anlatılanlar Farabi’den çok önce de bilinen şeylerdi.
Farabi'den alıntıladığım aşağıdaki
Bir bilim adamı, deha, siyasetçi ve imparator Uluğ Bey'in inanılmaz olayları ile dolu hayatı... Kurmuş olduğu Rasathane ve yapmış olduğu çalışmalarla günümüze ve hatta ötesine bile temel ders niteliğinde olacak eserleri ile sonsuza dek yaşayacak büyük Alim. Öğrencisi Ali Kuş'çunun eserini İstanbul'a gelip burda Fatih Sultan Mehmet'in yanında tamamlamasıyla dünya bilim tarihine ismini altın harflerle harfi harfine kazımış muhteşem insan. Kelimelerle ifade edilemeyecek kadar şahane bir hayata sahip olan Uluğ Bey'in bu eserde sanırım hakkı verilmiş gibi. Dinin her daim zehir olduğunu ( din tüccar ve siyasetçilerin elinde ) da yine okuyarak öğrenmiş oluyoruz. Şu güzel cümlesi işin özünü özetlemeye yetiyor " Hurefeler, sis gibi duman gibi yayılmaktadır. Kağanlıklar yıkılıyor; fakat bilim adamlarının eserleri ebedi kalacaktır.... " Eseri okumanızı tavsiye ederim saygılarımla...
Ömer'le Bir Kutu Macera Uluğ Bey
Babası Ömer'i bilim müzesine götürür.Burada gök cisimlerini daha yakından inceleme imkanı bulmuştur.Bilim müzesinden ayrıldıktan sonra babası Ömer'e bir teleskop alır ve Ömer çok mutlu olur.Havanın yağmurlu olması sebebiyle gökyüzünü incelemeyi ertelemek zorunda kalır.Yaldızlı kutudan ses gelince Ömer için yeni bir macera başlamak üzeredir.Hadi gelin bizde Ömer'e eşlik edelim
Ömer Uluğ Bey'le tanışmak için Azerbaycan'a gider.Uluğ Bey 22 mart 1394 yılında Azerbaycan'ın Sultaniye şehrinde doğmuştur.Uluğ Bey matematikçi,gökbilimci ve aynı zamanda devlet başkanıdır.
11 yaşında Kuran-ı Kerim'i ezberlemiştir.Onun döneminde Semerkant bilimde ve sanatta en iyi günlerini yaşıyordu.Semerkant Rasathanesi ,Uluğ Bey'in en önemli eseridir.
Rasathanelerde kullanılan Suds-i Fahri ,Rubi Daire gibi bazı aletler Uluğ Bey tarafından icat edilmiştir.Gökyüzünü gözlemleyen Uluğ Bey kendi dönemindeki bilim insanlarını bir araya getirmiştir.
Biz Öncü Bilim İnsanları serisinde Uluğ Bey'i tanımaktan mutlu olduk.Sizlerde Ömer'le bu keyifli yolculuğa çıkmak Öncü Bilim İnsanlarını tanımak isterseniz buyrun bu güzel seri sizleri bekler.Değerli çocuklarımıza tavsiye ederim.
İslam şehirleri hakkında ne biliyoruz? Ne kadar tanıyoruz bu şehirleri? Orada yetişip tüm dünyaya önder olan alimlerin, bilim insanlarının yetiştiği yerler hakkında bilgi sahibi olmak ister misiniz? İşte bu şahane kitap da bizleri İslam şehirlerinden biri olan, Semerkand'a davet edip, orayı küçük kahramanımız Yusuf ile adım adım gezmemizi sağlıyor.
Yusuf babasının rehberliğinde Semerkand turuna katılıp Semerkand'in kuruluşundan bağımsızlığının ilanına kadarki tarihi ve orada yetişen alimler hakkında harika bilgiler ediniyor. Müslümanlarin bilimde, mimaride, sanatta ve daha birçok alanda ne denli ilerlediklerini farkediyor. Biz de Yusuf ile birlikte ilk durağımız Registan Meydanından başlayıp, Kaşgar Elması'nı inceleyeyip, Aslanlı Medrese'yi, Şah-ı Zinde'yi, Uluğ Bey Rasathanesi'ni ziyaret edip hayatımız boyunca unutamayacağımız bilgileri katıyoruz heybemize. Bu yolculuğa bir de Kaşgar Elması'nı çalmaya çalışan iki kötü adam da eklenince bizim küçük kahramanlarımız Yusuf ve Ramazan için bu gezi unutulmaz bir maceraya dönüşüyor :)
Daha fazla spoiler vermeyeyim ama ben hayran kaldım bu kitaba. Kitabın tasarımı öyle şahane hazırlanmış ki hem görselleri hem de metinlerin yazılışı çocukların sıkılmadan hatta pür dikkat okumalarını sağlıyor. Ayrıca dini değerlerimizin hayatın akışı içerisinde verilmesi benim hoşuma giden en iyi şeylerden.
Çocuklar bu kitaplarda hem eğlenecek hem de İslam Medeniyetinin en önemli şehirlerinden biri olan Semerkand'ı adım adım öğrenecek. Heyecanla serinin devamını bekliyoruz. Emeği geçenlere çok teşekkürler. Herkese gönülden tavsiyemdir.
640 syf.
7/10 puan verdi
Rafet Elçi'nin Şair adlı romanını okumuş ve adeta hayran kalmıştım. Ahrar'ı da onun referansı ve getirdiği büyük beklenti ile okudum.
Ahrar, bir tarihi roman. Ankara Savaşı sahnesiyle başlıyor ve üç ana hikâyeden oluşuyor. Bunlardan ilki Emir Timur ile Yıldırım Bayezid üzerinden işleniyor. Gayet akıcı, ilgi çekici bir anlatımı var. Timur ve Yıldırım roman kahramanları olarak iyi resmedilmişler. Dönemin sosyal ve siyasi atmosferiyle, 1402 Ankara Savaşı da başarıyla anlatılmış.
İkinci bölümde ana karakter, Timur'un torunu olmakla beraber hem bir bilim insani hem de hükümdar olan Uluğ Bey. Bu bölümün ilk bölüme göre bir alt seviye de olsa yine başarılı olduğunu söyleyebilirim. Bilhassa Sevgi Hanım'a olan aşkı çok etkileyiciydi.
Üçüncü bölüm ise açıkçası ilerlemedi. Romana ismini veren Ubeydullah Ahrar karakterinin anlatıldığı bölüm çok sıkıcıydı. Bir romandan çok tasavvufi metinler, menkıbeler ve öğütlerle doluydu. Ahrar'ın cezbeli halleri, diyaloglar ve sonunun ana hikâyeye bağlanmaması gibi etkenlerle, romanın bendeki beğeni karşılığı bir hayli düştü diyebilirim ki, Rafet Elçi bu romanında, öncekinin ( Şair ) altında biraz ezilmiş gibi duruyor.
BU KİTABI NEDEN OKUMALISINIZ?
246 sayfalık bir kitap 15 günde mi okunur diye sorabilirsiniz belki lakin şöyle bir durum var ki içindekiler bence ilgi çekici olduğu için hemen bitsin istemedim. Hatta içimdeki ses bir kere daha oku bile diyor. Çünkü o kadar güzel anlatılmış ve tarihimize o kadar güzel ışık tutulmuş ki ve gerçekten geriye dönüp Allahım ne olur unutmayayım
Bir çocuk kitabı olduğu kadar bir yetişkin de kesinlikle okumalı. Muhteşem bir kitaptı.
Muhammed merak etmesi ilgisi hayran bıraktı beni. Onunla birlikte ben de çok şey öğrendim. Kitap okuyan herkesin keyifle okuyacağı yeni bilgiler öğreneceği kesin. Kitap da astronomi, Uluğ Bey, Semerkant Rasathanesi gibi bilgiler görsellerle anlatılmaya çalışılmıştır.
ULUG BEG, doğum ismiyle Muhammed Taragay. Filozof kral. Timurlenk’in torunu.
Siyasi hayatı değil ama kişiliği ile, bilime ve gökyüzüne duyduğu ilgi ile anlatılmayı hakeden bir insan.
Bir tarafta kendini hükümdar sanan basiretsiz babası Şahruh, diğer tarafta büyürken görmediği hırslı ve acımasız anası Gevher Şad, onu öldürten hain oğlu Abdüllatif Mirza, yobaz ve akılsız dinci şeyhler dervişler…
Tüm bunlara karşı yanındaki birkaç sadık nökeri, Ali Kuşçu, Kadızade Rumî, Gıyaseddin Cemşid; ve çok isteyerek yaptırdığı rasathanesi ve gökteki yıldızlar.
Yazar Gleb Golubev, 60’ların Sovyetlerinde bu araştırmayı kaynaklara da dayanarak, arada zararsız hikayeleştirmelerle, güzel hazırlamış.
Bize de, onu çevresindeki ebleh avama karşı anlamak; onun da dahil olduğu “bilmek ve öğrenmek” cemiyetine katılmak düşer. Bu yüzden okumayı bırakamayız: Büyük insanların yaktığı ateşin sönmemesi için.