Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
XV. asrın en büyük riyazîlerinden biri Timurleng'in torunu Uluğ Bey'dir. 1393'te Türkistan'da Sultaniye şehrinde doğarak çok genç yaşta devlet işleriyle uğraşmaya başlamış, fakat babası Şahruh'un torunu Mirza Halil'in Maveraünnehir'i istilası üzerine Herat'a babasının yanına gitmişti. Şahruh'un tekrar eski memleketlerini ele geçirmesinden sonra Türkistan ve Maveraünnehir'in idaresini üzerine almıştı. İşte Uluğ Bey'in ilmi faaliyeti bu devirde başladı. Babasının sağlığında 39 sene burada kaldıktan sonra bir müddet de doğrudan doğruya hükümdarlıkta bulundu. Son zamanlarında oğlu Abdüllatif'le arası açılarak bir muharebede onun tarafından düşmanlarına teslim ve şehit edildi (1449). Uluğ Bey Semerkand'da büyük bir medrese yaptırmış ve Kadızade'nin idaresine vermişti. Aynı şehirde büyük bir rasathane kurdurarak burada bizzat hey'etle meşgul oldu. Rasathanenin idaresini evvela Kadızâde ve Gıyaseddin'e vermiş, onların vefatı üzerine Ali Kuşçu'ya bırakmıştı. Burada yaptığı çok devamlı tetkiklerin neticesinde Zeyc-i Gürghanî diye meşhur olan eserini vücuda getirdi.
Sayfa 181Kitabı okudu
Bu dünyadan Acem yazarlarının diliyle "Eflatun'un bilgisini ve Feridun' un haşmetini şahsında toplamış" bir Uluğ Bey geçti. Eflatun'un kurduğu akademinin kapısında "Buraya matematik bilmeyenler giremez." yazıyordu. Uluğ Bey'in inşa ettirdiği medresenin duvarındaysa kendine değil, Peygamberine ait bir hüküm vardı: İllim tahsil etmek, erkek ve kadın her Müslüman' a farzdır."
Sayfa 75 - Şule Yayınları, 22. BaskıKitabı okudu
Reklam
Uluğ Bey
Bu çocuğun oyuncakları gökte. Bütün çocuklar yere bakarken o göğe bakıyor. Yorgun düşüp gözleri kapanana kadar sayıyor yıldızları. Ve bir gece sarayın bahçesinde oynarken ağabeyinin bakışlarını gökyüzüne fırlatıyor coşkuyla: "Bu benim yıldızım!"
Sayfa 73 - Şule Yayınları, 22. BaskıKitabı okudu
“Unutma, zalim gözler her an sana pusu kuruyor.”
“Güzellikler alemi senin emrinde duruyor.”
“Acaba kendi yollarıyla sessizce dolaşan yıldızlar dünyasında bilmediğimiz daha ne var?”
Reklam
“Elbette, yıldızlar bilineni gizlemezler.”
·
Puan vermedi
Okur için SFJTXWXTFJSKXYFAJTXFJXYFAKTZFATXFAKZGFSKXGFSKGZFSXHKFSXHFKSKHFXFXYKSKXYFKYXSFKYXFSKYXTSKYZFSKYZFSKZHFSKYZFSGKZFSKGZFSGJDZSGZJDZGJDSGDJJSGDXJGDXSXFJYSXJYWFJGFXSXYKFSKXFYSGKXFSKGXFSXHKFSKYFXSXHKFWXYKF
Uluğ Bey
Uluğ BeyAli Kuzu · Paraf Yayınları · 201332 okunma
Asyanın Kandilleri: Uluğ Bey
"Bıraktığımız izler ne olduğumuzu gösterir." Yıldız Cetvelleri Giriş Bölümü
Uluğ Bey
Zamanın en büyük bilgini olarak ün salan Uluğ Bey, vaktinin çoğunu rasathanede geçirir, güneş sistemini ve yıldızları bitmez tükenmez bir aşkla incelerdi. Onun ilme düşkünlüğünü şu sözü anlatmaya yeter. İlmin hakim olduğu bir ülkede ilimle uğraşan bir kişi olmayı, hükümdarlığa tercih ederim."
Reklam
168 syf.
7/10 puan verdi
Yazar kitabında bölüm bölüm önemli fikir adamlarından bahsetmiş . Her bölümün tanıtımı saçma bir şekilde başlasa da devamını beğendim. Manevi yönümüzü dinç tutmak için her devirde elini taşın altına koyup bu görevi üstlenen onlarca insan var. Hepsi farklı davaları üstlenen günümüzde bile hala etkileri süren kişiler. Kitapta şunlardan
Satranç Oynayan Derviş
Satranç Oynayan DervişA. Ali Ural · Şule Yayınları · 20231,467 okunma
Rasathane'nin Yıktırılması (1580)
16. yüzyılın en büyük astronomi alimlerinden Takiyüd­din, 1570'te İstanbul'a gelmiş ve daha sonra Sultan İkinci Se­lim tarafından müneccimbaşılığa getirilmişti. Takiyüddin, Üçüncü Murad döneminde padişahla görüşmesinde takvim hazırlamakta Uluğ Bey Zic'inin yeterli olmadığını ve yeni bir zic hazırlamak için bir rasathaneye ihtiyaç olduğunu söyledi. Müneccimbaşının bu talebine olumlu cevap veren padişahın emriyle İstanbul'da ilk rasathane yani gözlemevi 1577'de Top­hane sırtlarında kuruldu. Osmanlı yönetimi, rasathaneyi maddi ve manevi olarak destekliyordu. Ancak 1578'de İstanbul' da baş gösteren veba salgını herşeyi tersine çevirdi. Gözlem yapmanın uğursuzluğu ve felaketlerin kaynağı konuşulmaya başlandı. Bunun üzerine rasathane Üçüncü Murad'ın emriyle 1580 Ocağında Kaptanı­ derya Kılıç Ali Paşa tarafından yıkıldı.
Sayfa 125Kitabı okudu
"Türklüğün askeri, siyasi ve medeni geçmişi yalnız Hüdavendigar'lardan, Fatih'lerden, Selim'lerden, İbn-i Kemal'lerden, Nefi'lerden, Baki'lerden, Evliya Çelebi'lerden, Kemal'lerden teşekkül ediyor; Oğuzlara, Cengiz'lere, Timur'lara, Uluğ Bey'lere, Farabi'lere, İbn-i Sina'lara, Teftazani ve Nevai'lere kadar varamıyor..."
Sayfa 98 - Ötüken NeşriyatKitabı okudu
Bu dünyadan Acem yazarlarının diliyle "Eflatun'un bilgisini ve Feridun'un haşmetini şahsında toplamış" bir Uluğ Bey geçti. Eflatun'un kurduğu akademinin kapısında "Buraya matematik bilmeyenler giremez," yazıyordu. Uluğ Bey'in inşa ettirdiği medresenin duvarındaysa kendine değil Peygamberine ait bir hüküm vardı: "İlim tahsil etmek erkek ve kadın her Müslümana farzdır."
Sayfa 75 - Şule yayınları
693 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.