Birkaç yıl önce İngiltere’ye gittim: Çend sal berî niha çûme Brîtanyayê.
Orada kaç yıl kaldınız?: Tu çend salan li wê dêrê mayî?
Orada dört yıl kaldım: Çar salan li wir mam.
Mesleğiniz nedir?: Pîşeya te çi ye? Üniversite öğrencisiyim: Ez xwendekarê zanîngehê me.
Öğrenciyim: Xwendekar im.
Öğretmenim: Mamoste me.
Devlet memuruyum: Kaimende dewlete me.
Bekâr mısınız?: Tu ezeb î?
Evet, bekârım: Belê, ezeb im.
Evli misiniz?: Tu zewicandî yî?
Evet, evliyim: Bele, zewicandî me.
Kaç çocuğunuz var?: Çend zarokên te hene?
BELKİ EVREN DE KOCA BİR YARATIĞIN BAĞIRSAĞIDIR. BİZ DE BU BAĞIRSAĞIN İYİ YA DA KÖTÜ MİKROORGANİZMALARIYIZDIR...
İncelememe bu cümlelerle başlamak istedim. Tam olarak da nerede duyduğumu hatırlayamadığım bu cümleler, bu kitabı anlatabilecek güzel bir giriş için oldukça iyi cümleler bence.
Spoiler konusunda hassas olanları buradan ileri gitmemek
Acı İçerir.
Anarşist devlet adamları ve ırkçı yasalar nedeniyle, hayat arkadaşını bir gemide patlarken seyretmenin acısı neye denktir?
Profesörümüz Maximillian Wagner'in 59 yıl sonra İstanbula inişiyle başlayan hikaye, onu karşılamaya giden 36 yaşında monoton ve tekdüze yaşamının esiri olmuş bir üniversite çalışanı olan Maya Duran'ın, profesörün
Evet arkadaşlar içinde bolca şiirlerin olduğu bir aşk romanı yorumu ile karşınızdayım.
Yazarımızın ilk kitabı ama anlatımı ve şiirleri güzeldi. İnanıyorum ikinci ve üçüncü kitabında çok daha iyi olacak. Çünkü o ışık var yazarımızda. Hele yazarımızın bir hikayesini okudum bayıldım. Mor Çizmeli Kız şahaneydi.
Neyse efendim şimdi size biraz
Üniversite yıllarımda okuduğum Wilhelm Reich bunu, yorganın altına cenin pozisyonunda kıvrılmak gibi, ana rahmine dönme isteği olarak yorumluyordu ama olsun, bazen insan bu dünyadaki kötülükleri görünce gerçekten de böyle bir arzuya kapılmıyor mu?
dokuz yaşındayım, yıl 1961… annem benim doğum günüm için pasta yapmış. ilk defa o zaman mum üfleyip bir dilek tuttum. dileğim de şu; o sıralar yuri gagarin uzaya çıkan ilk insan olacak. ben de dedim ki,ne olur beni de yanına alsın…o kadar inandım ki dileğimin gerçekleşeceğine,bir çanta yapıp beklemeye başladım. güya sovyet elçiliğinden gelip alacaklar beni. ama sağdan soldan duyuyorum onlar komünist diye. diyorlar ki aman komünist onlar. olsun diyorum, ben de komünist olurum. o sıralarda, bizim giriş katında üniversite öğrencileri oturuyor. annem onlara da komünist diyor. biliyorum onlar bizim kömürlükte kitap saklıyor. ben gittim, yürüttüm bir tane. nazım hikmet’in şiirleri. en kısasını buldum ezberledim. dedim ki şimdi ruslar gelirse,ben bu şiiri okurum onlara. onlar da der ki tamam bu da bizden, götürürler beni. neyse… tarih 12 nisan. uzay mekiği fırlatılacak, vostok 1 ama hala gelen giden yok. ben diyorum unuttular herhalde beni. mekik fırlatıldı,herkes dua ediyor,mekik atmosferi geçsin,uzaya çıksın diye. bir ben diyorum ki yarı yolda dursun dönsün beni alsın. belki bir de amerikalılar,vostok’un uzaya çıkmaması için dua ediyordu. neyse… bütün gün radyonun başında içimden o şiiri okudum:.
başım köpük köpük bulut, içim dışım deniz,
ben bir ceviz ağacıyım gülhane parkı’nda
budak budak,şerham şerham ihtiyar bir ceviz
ne sen bunun farkındasın,ne polis farkında
ne zaman bu şiiri okusam uzaya gitmiş kadar olurum. 65 yaşıma geldim. geçen doğum günümde yine bir dilek tuttum,çocuk gibi. yine imkansız bir dilek tabi. ne diledim biliyor musunuz? iyi bir insan olmayı.