Kişileri çoğu zaman bir maskenin içerisine sokan bizleriz. Bireysel düşüncelerimiz ve hayal gücümüz ile karşımızdaki insanı bir kalıp içerisine sokuyor, konuya ütopik bir hava katıyoruz. Sonra da ütopyamız da geliştirdiğimiz düşüncelerimizi, hayali kahramanımıza enjekte ediyoruz. Ön yargı zincirlerini sıkı sıkı birbirine bağlıyor zinciri genişletiyoruz. Karşımızdaki insanı yeni tanımaya başladığımızda, gerçekler ile ütopik havayı aynı kazanda kaynatıyor, ardından karşımızdaki insanı, maskeli balodaki karaktere çevirip, karaktersizlik abidesi olarak afişe etme çabası güdüyoruz. Biz insanlar doğaüstü varlıklar olduğumuz kadar, ütopik varlıklarız da..