"Hiç bir şeyden sözetmeyen, hiç bir şey işitmeyen, uykuya dalmış bir kadın, artık kadınlara karşı erkekçe davranmaktan aciz bir yaşlı için sanki her şeyden sözetmeye, her şeyi işitmeye hazırmış gibi değil miydi?"
Hiç bir şeyden sözetmeyen, hiç bir şey işitmeyen, uykuya dalmış bir kadın, artık kadınlara karşı erkekçe davranmaktan âciz bir yaşlı için sanki her şeyden sözetmeye, her şeyi işitmeye hazırmış gibi değil miydi? Bununla birlikte Egushi'nin bu tür kadınlarla ilk denemesiydi bu.
Peder bey'in kitaplığında ergen dönemlerinde dikkatimi çeken enteresan kitap. İnce, okuması basit romanın kahramanı olan ihtiyarın ( yada o zamanlar aynı yaşlarda olan yazarın) bana göre sapıkça fantazi dünyasını çelişkiler, pişmanlıklar garip ahlâk anlayışı üzerinden anlatması. Erkekliği kaybetmiş yada kaybetmek üzere olan ihtiyarların uyutulan kızlarla zarar vermemek üzere yatması. Okumazsanız hiçbirşey kaybetmezsiniz. Okursanız da malesef günümüz dünyasında da ihtiyarlığın gençliğe oranla daha sapkın hallerine tanık olacaksınız.
Zülfü Livaneli'nin Serenat kitabında rastlamıştım bu kitabın adına ve merak edip okumuştum. Kurgusu; Bir randevu evinde geçiyor. Ama hiçbir yerde görülmemiş bir özelliği vardır bu evin. Önceden uyutulmuş bakire kızların yatağına yaşlı erkekler kabul edilir. Kıza zarar vermemek şartıyla.... işte bu meraklı öyküyü o yaşlı adamlardan birinin ağzından dinleyeceksiniz.
Nobel ödüllü bir yazardan güzel bir roman.
Farklı bir konu, farklı bir anlatım ve Japonya 'nın en iyi romancı ödülünün yanında 1968 Nobel Edebiyat Ödülünü alan bir kitap olunca, elimdeki hali hazırda okuduğum kitabı bırakıp bu kitabı (ödünç kitap olduğu için ) okumak istedim. 67 yaşında bir adamın ağzından daha çok iç dünyasını, bunun yanında sadece uyumak için gizli saklı gittiği gizemli uyuyan kızlar evinde geçirdiği duyguları farklı bir bakış açısıyla anlatan 120 sayfalık bir kitap. Sabırla her satırını okuyup sonuna gelince bekledim ki konu pik yapsın, ya da bir somut sonuca varsın. Ama yok cümleler sanki havada asılı kaldı. Nasıl desem hani bazı sanatsal resimler vardır kimine göre çok şey anlatır, kimine göre sadece renk cümbüşüdür. Hah işte bu kitap da bana göre kelime cümbüşü geldi
İlk Kawabata'mdı ve çok başarılıydı. Karakterler bana Marquez'in "Benim Hüzünlü Orospularım"ını çağrıştırdı ki, o da bir harikadır. Neredeyse yetmiş yaşına gelmiş olan Egushi, derin uykuya yatmış birkaç kızla birer gece geçirir. Bu kızlar Egushi'ye çevresindeki kadınları hatırlatır ve hayatının belirli dönemlerini sorgulatır. Böyle bir evin var oluş sebebi ise; genç kızlara herhangi bir zarar veremeyecek kadar yaşlı erkeklerin, kızların sadece yanında yatarak (belirli bir ücret karşılığında elbette) kendilerini genç hissetmelerini sağlamaktır. Gerçekten ilginç ve güzel bir kitaptı. Okumanızı tavsiye ederim. =)
Instagram uygulamasında başlatmış olduğumuz her ayın ikinci haftası #dünyaedebiyatıokuyoruz etkinliğimizin Temmuz ayını Japon Edebiyatı'na ayırdık ve benim ilk seçimim "Uykuda Sevilen Kızlar" kitabını da severek okuduğum Kawabata oldu. Kiyoto'da, bebekliklerinden beri ayrı yetişmiş ikiz kızkardeşlerin bir şenlikte karşılaşması anlatılıyor. Tekstil mağazası sahibi bir aile tarafından yetiştirilen Çieko ve sedir ağaçlarının yetiştirilip kesildiği bir köyde işçi olarak çalışan Naeko'nun duygu dolu hikayesini okuyoruz. Hikayeye güzelce sarmalanmış romantizm öğesi, bana Japon usulü Yeşilçam filmlerini anımsatsa da, finalde elbette Türk-Japon farkı ortaya çıktı. Kawabata'nın Nobel almış olması, her okuduğum kitabıyla daha akla yatkın geliyor. Okumanızı tavsiye ederim. =)
KyotoYasunari Kawabata · Bordo Siyah Yayınları · 2005684 okunma