Kitap 2000'li yılların başında geçen olaylarla başlıyor. İstanbul Üniversitesi'nde rektörlük halkla ilişkiler sorumlusu memur Maya'nın Amerika'dan gelen misafir yaşlı profesör Maximillian Wagner'e rehberlik etmesiyle başlıyor.
Profesörün 1939-1941 yılları arasında İstanbul'da yaşamış ve İstanbul
Kitabı eski bir baskıdan(1971 varlık) okumak ayrı bir keyifti. Ana dilinden olmasa da Samih Tiryakioğlu çevirisinin eski kelimeler içermesi hoş bir metin ortaya çıkartmış.
Kawabata ilk Japon nobel kazananı biliyorsunuz. Can Yayınları yeni baskılarını yapmaya başladı. Yakında ülkemizde daha popüler olacağını düşünüyorum.
Eser bir genelevde geçiyor. Sıradan bir genelev değil bu. Bakire kızlar uyutuluyor ve yaşlı adamlara onlarla bir gece geçirmeleri için (belli kurallar dahilinde) sunuluyor.
Müstehcen bir kitap evet ama çok değil. Daha çok bir yaşlılık hikayesi. Olayları takip ettiğimiz amca Egushi 67 yaşında ve bu mekanın onda meydana getirdiği değişiklikler ilgi çekici.
Bir randevu evinde geçen olayların anlatıldığı kitap. Bu evi diğer evlerden ayıran ilginç koşulların koyulduğu fazla kahramana yer vermeyen, kadınlara dair betimlemelerin başarılı bulduğum ince, akıcı bir Japon edebiyatı. Yazarın anlatım tarzını sevdim. Diğer kitaplarını da okumayı ümit ediyorum. (İpucu vermiyorum, merak edin istedim)