Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
desem ki, yeryüzüne beş peygamber geldi; beşincisi sensin. desem ki, iki kişi kaldık dünyada; ikincisi sensin. desem ki, birisi var yeri göğü var eden; o da sen olurdun. sana tapmak için kilden bir heykel yapardım güzelliğince. bilsem ki sen tanrı'dan iyisin, bilsem ki tanrı senden güzel değil. senin o kocaman kocaman gözlerin yok mu, nasıl
Anlatabileceğim hiç bir şey yok hayatımda. Hissettiklerimin, sizin bahsettiğiniz şeylerden farklı olmaları onları sizin duyabileceğiniz ilginç şeyler yapmıyor. Adına tecrübe denen bir çok deneyimim oldu. Her defasında sonuç büyük bir anlamsızlık. Değer verdiğiniz tüm eşyalar bana ağırlıktan başka bir şey hissettirmiyor. Büyük bir çabayla, olmadığınız insanların hayatlarını yaşamaya çalışmanızdan iğreniyorum. Gösterişli değil bendeki hayat. Basit ve sıradan. Kişilik bir anlam ifade etmiyor modern zamanlarda. Gördüğüm herkes neredeyse aynı şeyleri anlatıyor ve aynı saçma kaygıları dillendiriyor. Ömürlerini bir eşyaya sahip olmak için heba ediyorlar. Bir saatin dönüşünü takip ederek geçirilen mahkumiyetler. Biyolojik hiç bir düzen kalmadı ne hayatın içinde ne de bedenlerimizde. Acıkınca değil saati geldi diye yeniyor yemekler. Uykumuz geldiğinde değil uyumamız gereken saatte giriliyor yatağa. Uyanmadan kalkıyoruz yataktan. Nasıl anlamlı olsun böyle bir hayat. Bir evin barınma gereksinimini giderdiği bir çağda yaşayamıyoruz. Bir eşyanın yeterliliği hiç bir zaman yeterli olmuyor. Daha iyisini tüketmek daha iyi bir yaşam zannediliyor. Saygı bireye değil onun sahip olduklarına gösteriliyor. Gösteriş için yaşıyorsunuz ama ölümün gösterişi olmadığını unutuyorsunuz. Ben kendimi bu çağa ait hissetmiyorum vesselam. .
Reklam
Gittikçe azalıp yok oluyoruz, konuşmamız, gülüşümüz, uykumuz, yürüyüşümüz azalıyor sonra yok oluyoruz... Dreakj
...ama insanlar hep ruhunu monoton bir yaşam üstüne kurulu günler geçiriyor bu da beni pasif olan insanlara karşı pasif olmaya meyilli ediyor ve bu da ikili ilişkiyi zayıflatıyor neyse yine uykumuz yok düşünüyoruz öylece..
Annabel Lee şiirinden esinlenip kendi yazdığım hikayem
"Artık ömrünün son anlarında olan bir adamım ben. Bu satırları yazıyorum ki bu evde yarım kalan aşk hikayem unutulmasın. Benim adım Ozan. 68 yaşındayım. Sonunda sevdiğimle kavuşmama az kaldı. Sıcak bir haziran gününde, sevdiğimle aynı anda doğdum. Aynı anda inletti göğü ağlamalarımız. Sevdiğim, Sevda'm yan komşumuzdu. O da benim gibi
Çok düşünmek mi uykuyu kaçırıyordu, uykumuz kaçınca mi yok düşünüyorduk hangisi?
Reklam
Halide Edip Hanım'ın (Adıvar) Maliye Nazırı Cavid Bey'e Beyrut'tan gönderdiği mektup (1 Mart 1917) * Muhterem Cavid Bey, Evvelâ yeni senenizi tebrik ederim sonra da nâzırlığınızı. Ben Şam'da iken Talât Paşa Hazretleri'nin Cemal Paşa'ya telgrafına rağmen bu havadise inanmadım. Bütün Suriye vilâyetleri valileri ile
Anlatabileceğim hiç bir şey yok hayatımda Hissettiklerimin, sizin bahsettiğiniz şeylerden farklı olmaları onları sizin duyabileceğiniz ilginç şeyler yapmıyor. Adina tecrübe denilen bir çok deneyimim oldu. Her defasında sonuç büyük bir anlamsızlık. Değer verdiğiniz tüm eşyalar bana ağırlıktan başka bir şey hissettirmiyor. Büyük bir
Anlatabileceğim hiç bir şey yok hayatımda. Hissettiklerimin, sizin bahsettiğiniz şeylerden farklı olmaları onları sizin duyabileceğiniz ilginç şeyler yapmıyor. Adına tecrübe denilen bir çok deneyimim oldu. Her defasında sonuç büyük bir anlamsızlık. Değer verdiğiniz tüm eşyalar bana ağırlıktan başka bir şey hissettirmiyor. Büyük bir çabayla, olmadığınız insanların hayatlarını yaşamaya çalışmanızdan iğreniyorum. Gösterişli değil bendeki hayat. Basit ve sıradan. Kişilik bir anlam ifade etmiyor modern zamanlarda. Gördüğüm herkes neredeyse aynı şeyleri anlatıyor ve aynı saçma kaygıları dillendiriyor. Ömürlerini bir eşyaya sahip olmak için heba ediyorlar. Bir saatin dönüşünü takip ederek geçirilen mahkumiyetler. Biyolojik hiç bir düzen kalmadı ne hayatın içinde ne de bedenlerimizde. Acıkınca değil saati geldi diye yeniyor yemekler. Uykumuz geldiğinde değil uyumamız gereken saatte yatağa giriliyor. Uyanmadan kalkıyoruz yataktan. Nasıl anlamlı olsun böyle bir hayat. Bir evin, barınma gereksinimini giderdiği bir çağda yaşamıyoruz. Bir eşyanın yeterliliği hiç bir zaman yeterli olmuyor. Daha iyisini tüketmek daha iyi bir yaşam zannediliyor. Eşyaları üretenlerin bizlere ilk sattığı ona olan sahte ihtiyaç duygusu. Artık insanların ağızları değil, eşyalarının markası konuşuyor. Saygı bireye değil, onun sahip olduğu eşyalara veriliyor. Açlığımız hiç bir zaman dinmeyecek.
109 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.