Öküz yine yavaşlamaya başlamıştı, ihtiyar yine bağırarak onu azarladı: "Erxi", Youqing, hadi bakalım, kaytarmak yok. Jiazhen ve Fengxia ne güzel işliyor toprağı, Kugen bile beceriyor bu işi."
Bir baş öküzün bu kadar çok adı olur mu hiç?
"Sen şehirlisin, değil mi?"
"Evet," diyerek başımı salladım.
İhtiyar kendinden emin bir şekilde, "İlk bakışta anlamış- tım zaten," dedi.
"Peki, bu öküzün gerçekte kaç adı var?" diye tekrar ettim.
İhtiyar, "Bu öküzün adı Fugui. Sadece bir ismi var," diye yanıtladı.
"Ama sen az önce birkaç tane daha isim saydın."
İhtiyar keyifli bir kahkaha attı. Gizlice, eliyle işaret etti, beni yanına çağırdı, ben yaklaşırken bir şey söyleyecekti ama sonra vazgeçti. Öküzün kafasını kaldırdığını görünce hemen onu azarladı: "Kulak kabartma hemen, eğ başını önüne bakayım!"
Öküz haliyle eğdi başını ve bu sırada ihtiyar bana şöyle fısıldadı: "Tarlayı yalnız başına sürdüğünü anlamasından korkuyorum, bu yüzden onu kandırmak için birkaç tane isim sayıyorum. Etrafında, diğer öküzlerin de onunla beraber tarlayı sürdüğünü duyunca üzülmez, daha verimli çalışır."