Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Neredeyse her depresif kişi, mantıksızca, kendisinin ümitsiz olan özel bir vaka olduğuna inanır.
Deneyimlenmeyen Şeye Dair Çıkarımlar
Mesela ahbabınız Bay Jones'u yolda yürürken gördüğünüzü söyleyebilirsiniz, fakat söylemeye hakkınız olanın çok ötesine geçmektir bu. Durağan bir arkaplanda bir yandan öbür yana uzanan art arda sıralanmış renkli benekler görürsünüz. Bu benekler, bir Pavlov şartlı refleksi vasıtasıyla zihninize "Jones" kelimesini getirir ve böylece
Reklam
Etrafindakiler Tarafından Hayran Kalınmak
...Cinsel birliktelik yaşamadan ya da âşık olmadan da başka genç erkeklerle çıkmıştı, kendisine düşen rolün etrafındakiler tarafından hayran kalınmak olduğunu düşündüğünden, hatırı sayılır güzelliğine rağmen uzun vadede onu çok sıkıcı bulduklarından şüphelendim.
Taktik ver öyleyse ;)
tanıştığımızdan beri onun tedavi edilemez bir vaka olduğunu biliyordum. Kitap müptelalarını, parşömen misali derilerinden anlayabilirsiniz.
Sayfa 39 - Jaguar Kitap
“Bu başlı başına sosyolojik bir vaka efendim. Adı Ahmet Muhtar. Piyade binbaşı.”
Sayfa 108Kitabı okudu
Öldürenler çocuk... Ölen, zavallı bir eşek... Fakat zalimlerin mesul tutulmayacak bir yaşta olmalarına ve mazlumun hayvan bulunmasına rağmen vaka pek acıklı.
Reklam
Kız kardeşin için umutsuz bir vaka olsan da benim zaferim olabilirsin, Lottie.
Patografi
Dar anlamda bir vaka tarihçesinde "özne" yoktur, modern vaka tarihçeleri özneden üstünkörü ifadelerle ("21 yaşındaki trizomik albino, kadın" gibi ifadelerle) bahseder. Böyle ifadeler insanı tarif ettiği gibi pekala bir fareyi de tarif edebilir. İnsan öznesini, hastalığa yakalanmış, acı çeken, savaşan insan öznesini merkeze koymak için, vaka tarihçesini derinleştirerek bir anlatıya veya hikâyeye dönüştürmeliyiz. Ancak o zaman, "ne" olduğunun yanı sıra "kim" olduğunu, fiziksel olanla hastalıkla birlikte hastayı, gerçek insanı buluruz.
Sayfa 16
Ekranla tanışma..
Radyo alçakgönüllüydü, vakurdu, inatçıydı ama yeni değildi. Televizyon ise hayatımıza ağır bir vaka olarak girdi, radyoyu, kardeşi doğunca ihmal edilen büyük çocuğa benzetti. Şımarıktı, kaprisliydi ve çok çekiciydi. Televizyonla birlikte özellikle küçük şehirlerde hayatın ağır ritmi değişti, alışkanlıklar terk edildi. Yazın evlerin bahceleri boş kaldı. Çay bahçelerinde oturup dondurma yiyenler azaldı. Kış gecelerine tat veren akşam oturmalarindan vazgeçildi, komşular bir araya geldiklerinde ortaya çıkan iskambil kâğıtları cekmecelerde unutuldu, sinemalar kapandı, kızlar nakislarini gündüz işler, babalar gazetelerini "dairede" okur oldular. Ağır, ama kendine göre lezzeti olan bir yaşama bicimini, siyah-beyaz bir ekranda degişen görüntüler belirler oldu. Görüntüyle tanışıncaya kadar, dünyanın ülkemizden, hatta şehrimizden ibaret oldugunu sanıyorduk. Dünyada baska ülkeler, başka yaşama biçimleri oldugunu bilmesine biliyorduk, ama bu bir şey demek degildi. Bir tür körlük içindeydik.
Sayfa 85
Narsistik Bir Danışanın İyileşmesi
Ona "ortalama" olmanın kötü bir şey olmadığını anlattım. "Ortalama" olmak, diğer herkesle aynı olmak anlamına gelmiyordu; halen kendi eşsiz kimliğine ve onunla gelen tüm diğer güzel şeylere sahipti. Bununla birlikte, artık kendisini başkalarıyla kıyaslamak için sonsuz bir enerji harcama zorunluluğu hissetmeyecek ve kendisini "'bir numara" olarak görmediğinde aşağlanma duygusu yaşamayacaktı. Ortalama olmanın, "demir kürenin" içine saklanmak yerine hayatın keyfini çikarmak, esnek olmak ve hayatın adil olmayan yönleriyle oynamak olduğunu söyledim
Reklam
Ben adam olmazdım...
"Küçüklüğümden beri böyleydim, ben adam olmazdım. Bu da babamın sözüydü. Öğretmen umutsuz vaka olduğumu, değişemeyeceğimi söylerdi. Şimdi düşünüyorum da, onlar haklıymış."
Sayfa 13
Hangi iş, hangi hadise, hangi vaka, ne mesele sanki hakikat yalnız o imiş gibi sebep ve illetlerinden tecrit edilerek muhafaza edilebilir ki, geçmişte ve gelecek olan bütün ilişikleri göz önüne alınmadan bir vaka, bir his, bir oluş, bir davranış mülahaza edilebilir mi?
Sayfa 158 - İthakiKitabı okudu
Miloseviç
1982-1988 döneminde Kosova'da Arnavut er- keklerin Sırp kadınlara tecavüz ettiği 17 vakaya karşı, Sırp er- keklerin Sırp kadınlara tecavüz ettiği 154 vaka saptayacaklardı. 1987'ye gelindiğinde, Sırbistan KB'nde demokratik reformlardan yana bir kanat ile; ideolojik bakımdan milliyetçi, siyasî bakımdan muhafazakar-otoriter olan kanat arasındaki ayrışma gayet berrak görülüyordu. Reformcu kanadın önderi Stamboliç, milliyetçi-otoriter kanadın önderi ise, politikaya girmesi- ni Stamboliç'in sağladığı Slobodan Milosevic'ti. Milliyetçiliğin yükselerek denetimsizleşmesinden de huzursuz olan reformcular, partinin her alandaki hükümran rolünü, totaliter konumunu terketmesinden yanaydılar. Miloşeviç ve ekibi ise, sosyalist bir demagojiyle sarıp sarmaladıkları milliyetçi söylemini resmi ideoloji olarak vazederken; devlet-parti özdeşliğine dayalı, monolitik, totaliter bir siyasî yapılanmayı savunuyordu. Eleştirel Yugoslav Marksistleri, Miloşeviç'in çizgisini "neo-Sta- linist" olarak tanımlıyorlar. 1
Sayfa 119 - İletişimKitabı okudu
Ani Hun saldırısı ile şaşkına dönen Gotlar ağır bir yenilgiye uğramışlardır. Hatta Uldız, Gainas'ın kafasını yeni yıl hediyesi olarak Bizans başkentine göndermiştir (3 Ocak 401). Bu vaka ile son derece keyiflenen İmparator Arkadius'da Uldız'a teşekkür niteliğinde pek çok hediye göndermiştir.
Karanlık ve ölçülerin üzerinde sorumluluk gerektiren bir davanın ortasında neşesini korumak, hiç de azımsanmaya cak bir meziyettir: üstelik, neşeden daha gerekli ne vardır? Delice neşeden payını almamış hiçbir şey başarıya ulaşmaz. Ancak güç fazlasıdır gücün kanıtı. — T ü m d e ğ e r l e r in b i r y e n i d e n d e ğ e r l e n d i r i l i ş i , bu soru işareti öyle kara öyle devasadır ki, gölge salar, onu koyanın üstüne — böyle bir görev yazgısı zorlar her an, güneşe koş maya, çok ağırlaşmış bir ciddiyeti üstünden silkip atmaya. Her yol mubahtır bunun için, her “ vaka” bir mutluluk vaka sıdır. Özellikle de savaş. Savaş her zaman büyük akıllılığıydı çok manevileşmiş, çok derinleşmiş tinlerin; yaralanmada bile iyileştirici bir güç vardır hâlâ. Kaynağını, bilginlerin merakın dan sakladığım bir söz, çoktandır sloganım olmuştu: Increscunt animi, virescit volnere virtus.* *Increscunt animi, virescit volnere virtus (Lat.): Tek bir yara, maneviyatı derinleştirip erdemleri geliştirin Furius Antias, Aulus Gellius, 18,11,4. (ç.n.)
Sayfa 1
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.