Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İzlenmesi gereken en iyi psikolojik filmler 1- Yağmur Adam (Otizm) 2- Benim Adım Sam (Zeka geriliği olan bir baba ve kızı) 3- Sol ayağım (Fiziksel engeli olan bir adam) 4- Guguk Kuşu (Psikiyatri kliniğinde geçen olaylar) 5- Aklım Karıştı (Psikiyatri kliniğinde geçen olaylar) 6- Akıl Oyunları (Şizofreni) 7- Wilber Ölmek istiyor (İntihar ve
Yine bir gül-nihâl aldı bu gönlümü hikayesi Abdülmecit Han bizim bildiğimiz imparator, diktatör, lider tipinin tam karşıtı bir kişilikti. Batı kültürüyle yetiştirilmişti. İyi Fransızca konuşur ve batı müziğinden hoşlanırdı. Babası II. Mahmut gibi yenilik yanlısı hükümdardı. Devlet idaresindeki batılaşma ve yeniliklerin musikide de yapılmasından
Reklam
160 syf.
8/10 puan verdi
·
4 günde okudu
Salon Köşelerinde
#okudumbitti #türkklasikleri 8/10 Safveti Ziya -Salon köşelerinde Serveti Fünun dönemi yazarlarından olan Safveti Ziya II.Abdulhamit dönemi olan Ve İstanbul'un yabanci çevrelerde yaşamaya alışık olan bir salon adamının romanidir.Kitabi okuyunca yazarla karekter arasındaki benzerliği de göreceksiniz. Batılı tarzda eğitim almış olan Şekip çalışmadan hayatını İstanbul'un çevrelerinde geçirir.Pera Palas'ta kadınlarla dans eder yani anlayacağınız tam bir salon adamidir.Bu sayede kendisine birçok kadın cevreside etkilenmiş olur.Bir gün. Pera Palas'ta Lydia gelir ve onunla vals ederler. Asıl kitapta buradan sonra başlıyor . Okuyun okutun
Salon Köşelerinde
Salon KöşelerindeSafveti Ziya · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20191,173 okunma
160 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
Safveti Ziya’nın ilk romanı olan Salon Köşelerinde, Servet-i Fünun dergisinde yayımlanmış ve sansüre uğramıştır. Yazar, II. Meşrutiyet’in ilanından sonra sansürün çıkardığı bölümleri ekleyerek, romanı asıl biçiminde çıkarmıştır. Kitap, gündelik yaşamdaki Batılılaşmayı yansıtması açısından önemlidir. Salon kültürü, vals ve balolarla etkisini göstermeye başlayan alafranga yaşama da yer vermiştir. Kozmopolit yapı ile şekillenen bu eğlence geceleri, romanın esas dokusunu oluşturmaktadır. Roman, Türk genci Şekip ile İngiliz kızı Lydia arasındaki aşkı anlatırken, arka planda işlenen konu, kendi milletine yabancılaşan ve başka milletlerin kültürlerini tanımaya çabalayan, Batı özentisi gençlerin de temsili gibidir. İmparatorluğun son nefeslerini verdiği o dönemde bir geçiş yaşayan insanların, milli ve manevi değerlerine de atıf yapılmaktadır. ‘Yabancıların içinde yabancı kalmak mı yoksa kendi milletine yabancı olmak mı?’ İkilemlerini yaşayan insanların düşünce yapısını inceleyerek, salonun dışında olan İstanbul’un renklerini ve salonun içindeki şatafatı da dikkat çekici bir şekilde anlatmaktadır. Dönem okuması yapmak ve insanların, kültürlerin nasıl medeniyet seviyesine ulaşabileceğine dair fikir üretmek isteyen herkese tavsiye ederim. Kitapla kalın🖌
Salon Köşelerinde
Salon KöşelerindeSafveti Ziya · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20191,173 okunma
192 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Heidegger ve Deprem
Kitap, başlığıyla uyumlu olarak; ilk kısmında, fenomenolog filozof
Martin Heidegger
Martin Heidegger
'in felsefesi üzerinde dururken; ikinci kısmında Heideggerian yaklaşımlar sergileyen, yapım tarihlerine göre erkenden günümüze üç adet mimari yapıtı incelemeye alıyor. Şu an Paris Sorbonne Üniversitesinde mimarlık ve felsefe üzerine akademik çalışmalar yapan profesör
Heıdegger Ve İkamet Etme Meselesi
Heıdegger Ve İkamet Etme MeselesiCéline Bonicco-Donato · Janus Yayınları · 20223 okunma
Reklam
Rus Restorantın Büyük Kadrosu
Şehirde Rusların açtığı en ünlü restoranlardan olan Grand Cercle Muscovite'e akşam yemeği yemek ve dans etmek üzere gelen müşteriler sönmüş hayatlada karşılaşırlardı. Kapıcı, bir zamanlar çarın annesinin komutası altında görev yapan ünlü Ataman Alayı'ndan bir Kazaktı. Müdür, Kievli eski bir fabrika sahibiydi. Mutfağı çarın Kırım'daki Livadia Sarayı'nın eski şefi yönetiyordu. Şef yardımcısı Rusların Kafkas genel valisinin aşçısıy­dı. Başgarson Moskova'nın en ünlü restoranı Yar'da çalışmıştı. Yardımcısı, İmparatorluk Muhafız taburunda subaydı. Borş çorbasından côtelettes a l'Imperatrice Catherine Ileme gibi etlere kadar türlü türlü yemeği servis eden garsonlar ya çar ordusunda ya da gönüllüler ordusunda subay olarak hizmet vermişlerdi. Orkestra Glinka, Borodin, Çaykovski, fokstrot, tango ve vals çalıyor, bazen sahneyi, Koki ile Niko'nun Yeri kapandıktan sonra iş arayan gitarcı Saşa Makarov'a bırakıyordu. Lokantadan çıkarken paltonuzu ya da pelerininizi getiren adam Çar II. Nikola'nın eski muhafızıydı. Galli Muhafız Billy Fox-Pitt annesine yazdığı mektupta, "Ömrümde yediğim en nefis yemek," diyordu, "ama bu restorana sık sık gitmemeli, çünkü insan ya mide fesadı geçirir, ya da beş parasız kalır!!"
Sayfa 105 - Kitap YayıneviKitabı okuyor
II. Guillaume, 1898’deki ilk barış toplantısı vesilesiyle şöyle der: “Toplantı komedyasını iyi oynamak isterim, ama vals yaparken kılıcım da yanımdadır!” Tanger için yola çıkarken de şöyle seslenir: “Elimiz kılıcımızın topuzcuğundadır, kalkanımızı da yere dikmiş haldeyiz, yanıtımız mı? Sonu nereye varırsa varsın!” 1908’de Clemenceau demecinde şunları söyler: “Savaş var sanıyorum, kaçınılmaz olarak görüyorum onu... Onu kışkırtmak için hiçbir şey yapmayacağız, yapmamalıyız da, ancak savaş için de hazır olmalıyız.” Ertesi yıl, Fransız diplomatı Paul Cambon, gazetecilerden birine düşündüklerini şöyle açıklar: “Sizin gibi ben de barıştan yanayım. Ancak, inancım o ki barışı sağlamanın en yetkin aracı güçlü olmaktır. Öfkeli bir ülke, üstüne ilk gelenin avıdır, askeri bir ruhla dolu ve savaşa hazır silahlı bir ülke ise, saygı sağlayabilir ve savaşın korkunçluklarını savuşturmayı başarabilir...” Birleşik Devletler’in Başkanı Theodore Roosevelt’e göre de savaş kaçınılmazdır: “Yalnız savaş bize erkekçe nitelikleri kazanma olanağını sağlar; bu niteliklerse, bugünkü yaşamın insafsız mücadelesinden zaferle çıkmak için gereklidir.” Dreyfus davasının yeniden görülmesine karşı çıkarken, Dreyfus karşıtlarının savunduklarına inandıkları şey de ordunun onurudur.
Abdülaziz Han
Hünkâr kardeşim, merhum büyük biraderimiz Abdülmecit Han’ın aksine, dans etmeyi, vals yapmayı, opera veya klasik garp müziği dinlemeyi sevmez. O köçek oynatmayı, Karagöz ile Hacivat seyretmeyi, saz heyetini dinlemeyi tercih eder. II. Mahmut Han ve rahmetli ağabeyimiz Abdülmecit Han gibi zarif ve alafranga değil de tıpkı göründüğü gibi toraman ve dobradır.
Sayfa 21 - Everest YayınlarıKitabı okudu
Aktörlük Sanatı, Sanat Kuramları, Görme Biçimleri
_Medeniyet, insanların ne kadar para kazandığıyla ya da kaç tane lüks arabaları olduğuyla ölçülmez. Medeniyetin para birimi Sanat’tır. Sanat aristokrattır ve sanatla uğraşan kimseler de yükselerek seçkinleşirler. Müzelerimizde ve kütüphanelerimizde korunan da sanatın ta kendisidir. Sanat Müzesi'ni ziyaret ettiğinizde göreceğiniz, insanların
19 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.