Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
"Vicdanımız, kendimize söylediğimizdir. Ne Tanrı'nın sesidir ne de ebedi ilkelere dair farkındalıktır. Ortalama bir insanın davranışından, günlük sohbetlerden, günlük rutinden, bir parça olarak varolmaya dair konformist cesaretin temel ilkesi olan uyum sağlamadan çıkmamızı söyler bize. Ancak, bu çağrıyı dinlersek kaçınılmaz bir biçimde suçluluk duyarız, ahlâkî zayıflığımızdan değildir bu, varoluşsal durumumuzdandır. Kendimiz olarak varolma cesaretine sahip olunca suçlu hissederiz kendimizi, bu varoluşsal suçluluğu üstlenmemiz istenir. Her haliyle anlamsızlıkla yalnızca sonluluk ve suçluluk kaygısını kararlılıkla üstlenenler yüzleşebilir."
Sayfa 154 - Cesaret ve Bireyselleşme (Kendi Olarak Varolma Cesareti)Kitabı okudu
"Yirminci yüzyıl insanı, anlamlı bir dünyayı ve manevi bir merkez dışında anlamlar içinde yaşayan bir benliği kaybetmiştir. Kendi ürettiklerine feda etmiştir kendini. İnsanın yarattığı nesneler dünyası, onu yaratanı ve şimdi onda özelliğini kaybedeni kendisine çekmiştir. Ancak insan halihazırda neyi kaybettiğinin farkındadır. İnsanlıktan çıkışını umutsuzluk olarak yaşayacak kadar insandır hâlâ. Nasıl çıkacağını bilemez, ancak durumu 'çıkışın olmadığı' şeklinde ifade ederek insanlığını kurtarmaya çalışır. Umutsuzluk cesareti, umutsuzluğunu üstlenme ve kendi olarak varolma cesareti ile yokluğun köklü tehdidine direnme cesareti göstererek karşılık verir."
Sayfa 146 - Cesaret ve Bireyselleşme (Kendi Olarak Varolma Cesareti)Kitabı okudu
Reklam
"Varolma, kendisini ve varolmamayı 'kucaklar'. Varolma, varolmamayı 'içinde' barındırır, tıpkı ezelden beri orada olduğu ve ilahî hayat sürecinde onu yendiği gibi. Var olan her şeyin temelinde, hareket ve oluş içermeyen ölü bir varlık bulunmaz, yaşayan bir yaratıcılık bulunur. Yaratıcı biçimde kendisini onaylar, sonsuza dek kendi yokluğunu mağlup eder. Her sonlu varlığın kendisini onaylanmasının örüntüsü ve varolma cesaretinin kaynağı böyledir işte."
Sayfa 59 - Varlık, Hiçlik ve KaygıKitabı okudu
Bir ömrü hep bir şeylerden şikayet ederek tüketmek seçeneklerin en kötüsü. Bir yerde kendiyle yüzleşmeli, varolma cesareti ortaya koymalı ve hayatı daha iyi bir şekilde yaşama çabası içine girmeli insan.
Meczup
...İstanbul’da yaşamak zordu,hem daha yeni işe girmiş,geçim kavgasına atılmış genç bir mühendis adayıydı.Buraya gelirken ki düşüncesi,muhakkak ki eski yaşamına dair bir şeyleri özleyecekti ama kozmopolit bir şehirde yaşanacak hayalini kurduğu nice güzel anlar olabileceğine inanıyordu.İstanbul’la tanışması uzun sürmedi ve yetişkinlik sürecine kadar
Varolma cesaretinin kaynağı
Birine yokluk ile kendi olmanın nasıl bağlantılı olduğunu sorulsa ancak mecazen yanıt verilebilir: Varolma, kendini ve varolmamayı ‘kucaklar’. Varolma, varolmamayı “içinde” barındırır, tıpkı ezelden beri orada olduğu ve ilahi hayat sürecinde onu yendiği gibi. Var olan her şeyin temelinde, hareket ve oluş içermeyen ölü bir varlık bulunmaz, yaşayan bir yaratıcılık bulunur.
Reklam
Anlamsızlık kaygısını üstlenme cesaretinin sınırı, varolma cesaretinin çıkabileceği yer kadardır. Bu sınırdan sonrası safi yok­luktur. Onun içinde cesaretin bütün biçimleri, teizmde­ki Tanrı'nın üstündeki Tanrı'nın kudretinde tekrar gelişir. Varolma cesaretinin kökleri - Tanrı şüphe kaygısında yok olduğu zaman ortaya çıkan - Tanrı'ya uzanır.
Bil­mediğimizi kabul edişimizde, varlığın gücü bize kendisini belli eder. Cesaretin açığa vurma gücü vardır, varolma ce­sareti bizzat-varlığın anahtarıdır.
İlahi olanın kendisini onaylaması; sonlu varlığın ken­disini onaylamasını, varolma cesaretini mümkün kılan kudrettir. Yokluğa rağmen, bizzat-varlığın kendisini onaylaması niteliği sayesinde cesaret mümkün olur. Ce­saret, bizzat-varlığın kendisini onaylamasına katılır, yok­luğa karşı baskın çıkan varlık gücüne dahil olur. Mis­tik, kişisel ya da mutlak bir iman ile bu kudrete sahip olan kişi, varolma cesaretinin kaynağının farkındadır.
Cesaret, 'bir şeye rağmen' kendini onaylamadır ve kendi olarak varolma cesareti ise kendini olduğu gibi onaylamadır.
Reklam
Bu insanlarda şevk ve akıl bir aradaydı. Cesaretleri hem kendi olarak hem de bir parça olarak varolma cesaretiydi.
“Modern Bireyselliğin Yükselişi ve Kendi Olarak Var Olma Cesâreti”
Aydınlanma sırasında anlaşıldığı üzere, kendi olarak varolma cesareti; evrensel ve akli açıdan kendini onaylamaya dahil olan bireysel kendini onaylama cesaretidir. Ancak kendisini onaylayan salt birey değil, akıl sahibi bireydir. Kendi olarak varolma cesareti, aklın dediğini takip etme ve akıl dışı olan otoriteye meydan okuma cesaretidir. Bu açıdan, yalnızca bu açıdan, bu Yeni Stoacılıktır. Zira Aydınlama sırasındaki varolma cesareti, vazgeçen, boyun eğen bir varolma cesareti değildir. Yalnızca kaderin getirdiği değişimlerle ve ölümün kaçınılmazlığıyla yüzleşmeye değil, aynı zamanda kendisini aklın taleplerine göre dönüşen hakikat olarak onaylamaya cüret eder. Bu mücadele eden ve gözü pek bir cesarettir. Cesurca hareket ederek anlamsızlık tehdidini yener. Sosyal ve bireysel hayattaki hataları, kusurları, kötülükleri -kaçınılmaz olarak ve aynı zamanda eğitimle yenilebilecek şekilde- kabul ederek suçluluk tehdidini yener. Aydınlanma ortamında kendi olarak varolma cesareti, akılcılığın alt düzeyinden daha üst düzeyine çıkış için bir köprü olarak kendini onaylama cesaretidir. Bu tür bir varolma cesaretinin, akılla çelişen şeye devrim niteliğindeki saldırısı sona erdiği an, yani burjuvazinin zafer kazandığı an konformist olması gerektiği aşikârdır.
Sayfa 127 - 128 - PdfKitabı okudu
Kader, rastlantıların saltanatıdır; kader kaygısı ise sonu olan varlığın, her açıdan rastlantısal olduğunun ve her hangi bir gerekliliğinin olmadığının farkında olmasıdır. Kader genellikle kaçınılmaz bir sebep-sonuç ilişkileri ağı anlamı açısından zorunluluk olarak tarif edilir. Ancak kaderi kaygı unsuru kılan, sebep-sonuç ilişkisine dayalı bir
Sayfa 67 - 68 - PdfKitabı okudu
Birine yokluk ile kendi olmanın nasıl bağlantılı olduğunu sorulsa ancak mecazen yanıt verilebilir: Varolma, kendisini ve varolmamayı ‘kucaklarʼ. Varolma, varolmamayı “içinde” barındırır, tıpkı ezelden beri orada olduğu ve ilahi hayat sürecinde onu yendiği gibi. Var olan her şeyin temelinde, hareket ve oluş içermeyen ölü bir varlık bulunmaz, yaşayan bir yaratıcılık bulunur. Yaratıcı biçimde kendisini onaylar, sonsuza dek kendi yokluğunu mağlup eder. Her sonlu varlığın kendisini onaylamasının örüntüsü ve varolma cesaretinin kaynağı böyledir işte.
Sayfa 59 - PdfKitabı okudu
68 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.