Şimdi Ahmet Cemil'in gözleri bulanıyordu. Bütün denizi, semayı bu bulantı içinde karıştırdı. Artık görmeyerek bakıyordu. Biraz sonra ayaklarının altında gizli bir hışırtı ile gecelerin sırlarını taşımaya hazırlanan suların üzerine geniş, uzun bir gölge düştü. O vakit vapurun kenarına, tahta kanepenin üzerine oturdu; dirseğini dayadı, başını avucunun içine koydu. Akşamın serin bir rüzgarı ile saçları uçuşarak gözlerinin önünde hazırlanan geceye bakmaya başladı.