Bir an geçti. Bu an süresince dünyada pek çok şey oldu: Bir yerlerde dev bir gemi denizin dibini boyladı, bir savaş ilan edildi, bir dâhi doğdu. An geçip gitti.
...Sanki bir baskasinin uzuntusu ile yikanmistim,onun gozyaslariyla piril piril olmustun.O gun bugundur pek ender yasadim boylesi bir mutlulugu:Yalnizca yerlere egilmis bir agacin,delik bir eldivenin,bir aton gozlerinin karsisinda...Herhangi bir devinim ya da isima nasil mutlu olursa,oyle bir mutluluktu bu.bir zamanlar milyonlarca varliga ve nesneye bolunmustum.Bugun birim.Yarin yine bolunecegim.Evrendeki her sey bu bicimde damitilip duzenlenir.Ben o gun bir dalganin tepesindeydim.Cevremdeki her seyin tek bir armoninin notalari oldugu bilinci deydim;icten ice,bir anligina bir araya gelen seslerin kaynagini ve kacinilmaz cozulumunu ve dort bir yana dagilan notalarin her birinden dogacak yeni akorlari biliyordum.Ruhumun muzik kulagi her seyi bilip anliyordu
herhangi bir gerçeklik, gördüğümüz pencere, aldığımız kokular, duyduğumuz sesler, bunlar sadece kaba bir duyu alışverişine değil, çeşitli bilgilenme düzlemlerine dayanır.
SİNESTEZİ: RENKLERİ DUYMAK,ŞEKİLLERİ TATMAK...
Uyandıkları her sabah kendine has ve değişik. Basitçe gazete okurken bile okudukları her bir kelimede gözlerinin önünde bambaşka renkler parlıyor. Beethoven'ın konçertolarından birini dinlemek onlar için bir havai fişek gösterisine dönüşüyor. Kapı çaldığında çevrelerinde farklı büyüklükte üçgenler
Tüm gerçeklikler görecedir, çünkü herhangi bir gerçeklik, gördüğümüz pencere, aldığımız kokular, duyduğumuz sesler, bunlar sadece kaba bir duyu alışverişine değil, çeşitli bilgilenme düzlemlerine dayanır.
Bir an geçti. Bu an süresince dünyada pek çok şey oldu:bir yerlerde dev bir gemi denizin dibini boyladı, bir savaş ilan edildi, bir dahi doğdu. An geçip gitti.
Nelere ihtiyaç duyduğunu biliyordum:basit duygulara, basit sözcüklere. Suskunluğun kendiliğinden ve durgundu, bulutların ve bitkilerin suskunluğu gibi. Her suskunluk bir gizemin kabulüdür.Sende gizemli görünen pek çok şey vardı.
Pencereyi kapatmak gerekiyordu. yağmur pervaza çarpıp parkeyle koltukların üstüne çarpıyordu. Dev gümüş hayaletler canlı, hışırtılı sesler çıkartarak bahçede yaprakların arasında, portakal renkli kumların üstünde koşuşturuyorlardı.