Tüm gerçeklikler görecedir, çünkü herhangi bir gerçeklik, gördüğümüz pencere, aldığımız kokular, duyduğumuz sesler, bunlar sadece kaba bir duyu alışverişine değil, çeşitli bilgilenme düzlemlerine dayanır.
Nelere ihtiyaç duyduğunu biliyordum:basit duygulara, basit sözcüklere. Suskunluğun kendiliğinden ve durgundu, bulutların ve bitkilerin suskunluğu gibi. Her suskunluk bir gizemin kabulüdür.Sende gizemli görünen pek çok şey vardı.
Bir an geçti. Bu an süresince dünyada pek çok şey oldu:bir yerlerde dev bir gemi denizin dibini boyladı, bir savaş ilan edildi, bir dahi doğdu. An geçip gitti.
Tüm gerçeklikler görecedir, çünkü herhangi bir gerçeklik, gördüğümüz pencere, aldığımız kokular, duyduğumuz sesler, bunlar sadece kaba bir duyu alışverişine değil, çeşitli bilgilenme düzlemlerine dayanır.
herhangi bir gerçeklik, gördüğümüz pencere, aldığımız kokular, duyduğumuz sesler, bunlar sadece kaba bir duyu alışverişine değil, çeşitli bilgilenme düzlemlerine dayanır.
Seni güneşin tesadüfen üstüne vurduğu bir andaki halinle anımsıyorum. Dirseklerin sivri ve solgun, bakışların bulanıktı. Konuşurken küçük elinin kemikli kenarıyla ve ince bileğindeki bileziğin pırıltısıyla havayı yarardın. Saçın eriyerek çevresinde titreşen ışıltılı havayla kaynaşırdı. Sinirli sinirli çok miktarda sigara içerdin.Dumanı her iki burun deliğinden üfleyip, külü bir fiskeyle yana silkerdin.
En yaygın sinestezi tipinde, belirli sesler, harfler ve rakamlar sinestetlerde bir renk senfonisi oluşturur. Fizikçi Richard Feynman denklemlerin içinde ekru j'ler, çivit mavisi n'ler, çikolata rengi x'ler gördüğünü söylemişti. Yazar Vladimir Nabokov bir keresinde uzun aaah sesinin kendisine yıpranmış ahşap rengini, kısa ah'ınsa cilalı abanozu çağrıştırdığını yazmıştı. Orkestra şefi ve besteci Franz Liszt, orkestrasını yanlış renklerde çaldıkları için "Beyler biraz daha mavi lütfen, ton buna bağlı!" diye azarlarken müzisyenler şaşkın şaşkın ona bakmaktan başka bir şey yapamazdı. Bir başka seferde "Bu koyu mor bir pasaj.. Bu kadar gül pembesi değil" diye yalvarmıştı.
Pencereyi kapatmak gerekiyordu. yağmur pervaza çarpıp parkeyle koltukların üstüne çarpıyordu. Dev gümüş hayaletler canlı, hışırtılı sesler çıkartarak bahçede yaprakların arasında, portakal renkli kumların üstünde koşuşturuyorlardı.
Bir an geçti. Bu an süresince dünyada pek çok şey oldu: Bir yerlerde dev bir gemi denizin dibini boyladı, bir savaş ilan edildi, bir dâhi doğdu. An geçip gitti.
SİNESTEZİ: RENKLERİ DUYMAK,ŞEKİLLERİ TATMAK...
Uyandıkları her sabah kendine has ve değişik. Basitçe gazete okurken bile okudukları her bir kelimede gözlerinin önünde bambaşka renkler parlıyor. Beethoven'ın konçertolarından birini dinlemek onlar için bir havai fişek gösterisine dönüşüyor. Kapı çaldığında çevrelerinde farklı büyüklükte üçgenler