Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Volkan Dikbıyık

Başkasının ölümü insana çok doğal gelir ama insan oğlu kolay kolay kendine yakıştırmaz ölümü.
Reklam
Bu kadının yüreğinin derinliklerinde onulması imkansız yaralar açılmıştı. Bununla birlikte, açılan bu yarayla sıradan insanların hiç bir zaman erişemeyeceği güzellikte tecrübeler kazanmış, bu tecrübeleri onu bir mücevher gibi parlatmıştı. Kadın sahip olduğu bu değerli tecrübenin farkındaydı ve onu bir mücevher gibi sonsuza kadar yüreğinin derinliklerinde saklamak istiyordu. Ne talihsizliktir ki sarıp sarmalayıp korumak istediği mücevher, aynı zamanda kendisine ölümden beter bir ıstırap yaşatan yaranın ta kendisiydi. Yarası ve mücevheri… Bir kâğıt parçasının ayrılması imkansız iki yüzü gibiydi.
Umut bu, alır gerçeğin ötesine götürür, yol kenarına atar adamı. Dön dönenilirsen. Böyle laflar edince, şiir gibi konuşuyorsun diyorlar, şiir değil ki bunlar diyorum, kafam karışık. Arada kafiyesi tutuyor farkında olmadan, o da başlangıç seviyesinde şizofreni belirtisiymiş.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Herkes bilir, yalnız erkeklerin meselesi hepi topu kırık bir kalptir. Anlatılamayan, paylaşılamayan şu kırık kalplerin hep aynı hikayesi. Üstüne rakı, rakı ve rakı içilir. Nefs bu ya. Bazen bir dilim kavun ve peynir de alınır. Yine içilir. Derdini anlamayan anneye susulur, arkadaşa susulur,otobüste, dolmuşta, hep susulur. Şehrin içinde, içinde bir dağı gezdirerek susulur. Şehir bunu bilmez.
Ruhun neler barındırabileceğini beden hayal bile edemez.
Reklam
Dağın kalbinde beklerdi kadın huzur düşleyerek, kederinin üstüne öyle kapanmıştı ki bulduğunda onu, adamın arayışı son buldu, ve kadının her yarasını üstlendi zira gücün kucağı bir sevgidir yaralayan insanı.
Ölüm ve ölmek bizi son feryatlarımızda yeniden birer çocuğa dönüştürür. Birden fazla filozof, yetişkinlik zırhını teşkil eden sert katmanların çok altında ebediyen çocuk kaldığımızı iddia etmiştir. Zırh ağırlık yapar vücudu ve içinde ki ruhu kısıtlar. Fakat korur da. Darbeler hafifler. Hisler keskinliğini yitirdiği için bir yığın morluktan fazlasına katlanmamız gerekmez. Bir süre sonra da o morluklar geçer.
Dağ patikasını tırmanırken şöyle düşündüm: Sadece aklın istikametinde hareket edersen insanlardan uzaklaşırsın. Duygularınla hareket edersen sürüklenirsin. Ruhunu açarssan ve dilediğin gibi yaşamazsan sıkışırsın. Nasıl bakarsan bak, insanlarla yaşamak zordur. Bu zorluk arttıkça dünyadan uzaklaşmak ve sakin bir yerlere gitmek istersin. Nereye gidersen git bu zorluğun seninle geleceğini anladığın zamansa şiir doğar, resim can bulur.
Oyun izlemekten, roman okumaktan zevk alan insanlar kendi menfaatlerini rafa kaldırır ve izledikleri, okudukları süre zarfında şair olurlar.
Manzarayı sadece bir resmin taslağı olarak görüyor, şiir serisi gibi okuyorum. Resmi veya şiiri böyle gördüğüm için toprak sahibi olup onu ıslah etmek ya da tren yolu yapıp kazanç elde etmek istediğim de yok. Yine de bu manzara… Dişinin kovuğuna yetmeyen, maaşını arttırmaya yaramayan bu manzara, sadece manzara olarak kalbimi neşelendirmeye devam ettiği sürece sorunlar ve endişeler beraberinde gelmez diye tahmin ediyorum. Doğanın gücü bizim için bundan daha kıymetlidir. Yaradılışımızda bulunan sorunlar ve hüzünleri bir anda iyileştiren özümüze dönerek şiir yazmaya vesile olan şey doğadır.
Reklam
Şeytan! Gel şeytan ! Kanatlarınla sar beni! Göğsümde kalan son insan kanını em!
Kadınlardan nefret ediyorum,Michiko’dan nefret ediyorum. Michiko kocasına sadıktı. Beni hiç sevmemişti. Ey şeytan! Şeytan gel ve ruhumu göğsümden söküp al. Ve sonsuza kadar yanında tut.
Doğru umut ve doğru arzulara sahip olmadığımız için azarlanıyoruz, peki doğru idealin peşinden koşsak, bu insanlar bize destek olup rehberlik edecekler mi acaba?
İsimler huzur getirmez,onlar cevaplandırılamayacak şeyler için bir cevap çağrısıdır. Neden o öldü de şu ölmedi? Neden ölülere hürmet edilirken sağ kalanlar - lanetliymişcesine - meçhul bırakılırlar? Neden hala sahip olduklarımızı göz aradı edip kaybetiklerimize tutunuruz?
Tek bir arzum vardı. Şöyle ki benimle aynı koşulları paylaşan insanlara yeni bir yaşam sunabilmek. Halk eğitilmeden,nasıl devrim yapılır? Reform ne işe yarar? Üstelik bu halkın eğitilmesini, eğer biz öğrenciler yapmazsak kim yapacak? Çalışmak zorundayım. Daha fazla, daha fazla çalışmak zorundayım.
84 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.