“Solmuş leylaklarla gölgeli bir kameriyede uzun uzun oturuyor, düşünüyor, yaşadığım hayata şaşıp kalıyordum. Nasıl da yalnızlık ve yabancılık içinde kendi yolumda ilerliyordum. Nereye, belli değildi. Hiçbir yerde kök salamamış, hiçbir yeri kendime yurt edinememiştim.”
“Anlatamayacağım. Bu insanlar guguk kuşu filmini de, Napolyonun yaşam öyküsü filmini de, limana yanaşan beyaz bir yolcu gemisini de, vitrinlerdeki yeni sonbahar giysilerini de aynı gözlerle seyredebiliyorlarsa elimden ne gelir?”
Bitirdim ben...
Koydum lavtamı kenara.
Mor üçgüller arasında,
Gölgeler asılı durdukça,
Şakımak da sona erdi, şarkılar da.
Bitirdim ben...
Koydum lavtamı kenara.
Eskiden bülbüller gibi erken,
Çiy düşmüş çalılarda öterken,
Kestim artık sesimi.
Yorgun bir ketenkuşuyum şimdi,
Dudağımdaki ezgiler bitti.
Öttüğüm zamanlar geçip gitti.
Bitirdim ben...
Koydum lavtamı kenara.
“Göstereceğim, dedi tutkuyla. Size söz veriyorum Bayan Morse, her şeyi iyi edeceğim. Buralara nereden geldiğimi biliyorum, gidecek daha çok yolum olduğunu da biliyorum ve gerekirse dizlerimin üstünde sürünerek de olsa oraya gideceğim.”