Liza Knapp'ın önsözünde bahsettiğine göre, Dostoyevski notlarında Prens Lev Nikolayeviç Mışkin'i "kutsal çılgın" olarak tanımlar.* Ardından Knapp şöyle yazar: kutsal çılgın tiplemesi Aziz Paulus'un havari mektubuna dayanır ("biz isa uğruna çalışan çılgınlarız, fakat sen İsa'da bilgeleşiyorsun"). Kutsal
Kusursuz bir roman, bunu belirtmek gerek. Okuduklarım içinde en iyisi, en güzeliydi ve muhtemelen öyle de kalacak. Dostoyevski’nin neden dünyanın en büyük yazarı olduğunu bu romanı okuyarak kolayca anlayabiliyoruz.
Öncelikle, üzerinde uzun uzun konuşulacak iki bölümden bahsetmek istiyorum: Büyük Engizisyoncu ve İsyan. Özellikle Engizisyoncu
Tam bu bölümleri okuyorum şuan ve içimde bir şeylerin oturmadığını, aynı paragrafı 2-3 kez okusam bile tam olarak sindiremediğimi farkettim ve kendimi 1000k'ya attım belki sorularıma cevap bulurum diye. O kadar güzel yazmışsınız ki kafamdaki tüm soruların cevabını aldım desem abartmış olmam. Teşekkür ederim bu yazı için :)
Bu sarayımda ağlamadığım gün yok,
hıçkırmak çok hoşuna gider yüreğimin,
ağlarım bedenim bitkin düşene dek.
Ama ne kadar üzülürsem üzüleyim,
Odysseus'a yandığım kadar yanmam hiçbirine.