Bütün terk edişlerin acısı kalpte göğüslenirken, insan, kalbinin karanlık odalarında bunu misafir etmeye ne kadar hazır olabilirdi?
Hayatının bir saatini bile kendisi için geçirmemiş ihtiyar bir adam Salomonsohn. Ailesiyle gittiği tatilde gecenin bir yarısı kızını başka bir erkeğin odasından çıkarken görmesiyle hissettiği şüphe, korku ve nefret duygusunun onu nasıl yaşarken öldürdüğünü okuduğumuz, ayraç bile kullanmaya gerek bile duymayacağımız kısacık bir Zweig öyküsü.
Zweig'ın psikolojiğe duyduğu hayranlığı en iyi anlatan öykülerden birisi. Her satırında ihtiyar adamın nasıl duygusuz bir et ve kemik yığınına dönüştüğünü iliklerimde hissettim.
Hayatımızı başkaları için yaşarken aslında onların hiç umrumda olmadığımızı anladığımızda yaşadığımız çöküşün nasıl da bizi ölümü bekleyen bir "şeye" dönüştürdüğünü bize tokat gibi anlatan psikolojik tahlili oldukça yüksek bir öykü okumak isterseniz kaçırmayın derim.
Ölümsüzlük seni tekrarlamaktır bir bakıma. Bir açıdan seni görmektir zamansızlık, bir başka açıdan senden uzaklaşmaktır. Ve tarifi olmayan tek şeydir sensizlik.