"Herkesin bir Feride'si vardır bilmez miyim
Herkesin bir ayakkabısı gibi bir de şarkısı
Herkesin bir kimsesi vardır ben bilmez miyim
Bir de kimsesizliği." (s. 19)
Şiirle tutunmak okumaya,
Şiirle dinlenmek,
Şiirle ruhunu terapi etmek,
Şiirle gününü bir şiire çevirmek...
Feride
Şairin okuduğum ilk eseri oldu. Hani derler
Yılmaz Odabaşı gibi kalemi sağlam ve gözü, gönlü, yüreği saraylarda ve zenginlikte değil de haklı olan halktan yana olan şiirleri, düşünceleri ve sözlerini mahpusluk etmek onun size boyun eğeceği anlamına gelmez. Şairini tutuklarsın şiirlerin özgür olduğunu ve olacağını söylemiyeceksin. Size göre şair, sadece hayyalerini yazacak. Bize göre şair faşistlerin yaşattıklarını kalemininin ucundan sökecek. Şair kalemini sadece aşk için eline almaz.
Yılmaz Odabaşı duyar, görür, yazar. Şairdir bizim bildiğimiz sizin bilmediğiniz, şairdir işte bizim istediğimiz sizin istemediğiniz şairlerden.
ve hüzün kara bir bulut gibi çöküyor gözlerine
ötede güz çöküyor üstüne yaz mevsiminin
her mevsimin tükenişi intihar çağrıştırırken bende
güzse hep aynı iklimdir yara yerimde
git!
uzaklığa dolan yol gibi dol hasretime...
Şiirleri okudukça Ahmet Kaya geldi aklıma..
Şiirleri en çok bestelenen şair, şiirleri kadar şiirlerinin başlıkları da harikulade. Adeta başlıkları bile bir şiir niteliğindeydi benim için (Suskunluk Vurgundur Günbatımına, Sağır Sessizlikler, Adı Konulmamış Hüzünlerden Dipnotlar..).