"George, çekip gitmemi, seni tek başına bırakmamı ister misin?"
“Hangi cehenneme gideceksin ki”
"Giderim. Aha, şu dağlara giderim. Bir mağara bulurum orada." "Öyle mi? Ne yiyip ne içeceksin? Yiyecek bulacak kadar aklın yok ki!"
"Bulurum, George. Ketçaplı güzel yemekler şart değil. Güneşin altında yatarım, kimse de bana zarar vermez. Fare bulursam bende kalır. Kimse benden almaz." George hızla başını çevirdi, soran bakışlarla baktı. "Gaddarlık ettim, değil mi?" dedi. "Beni istemiyorsan şu dağlara gider, bir mağara bulurum. Bana git demen yeter."
Hissettiklerini ifade edemiyordu; kendisini karanlık bir gecede, yabancı bir gemide, alışık olmadığı alet edevatı el yordamıyla arayan gemiciye benzetti.
"Daha önce pek fazla okumuyordum. Kitaplar evimizde pek sık görülmezdi. Ekmeğin daha önemli olduğu düşünülürdü. Karnımızı doyurmak zihinlerimizi doyurmaktan daha önemli bir işti."