Yıl 1473. Yer Otlukbeli. İki Sultanımız, iki şehzademiz, iki Türk, iki Müslüman ordumuz var. İki ordumuzun dilinde yükselen "Allah Allah" seslerimiz var. Bir de iki kirpimiz var. Biri dişi, öteki erkek. Aşkı bu kirpilerden öğreniyoruz. Savaşı da.. Savaşın geleceğini Hayyam adlı bir akbabadan öğrenmelerine, akbabanın onlara buradan gitmelerini öğütlemelerine rağmen Otlukbeli’ni terk etmeyen bu kirpilerimizin gözünden izliyoruz savaşı. Ölümü de bu iki kirpinin gözünden izleyip öğreniyoruz. Bu saydıklarımızın yanında onlarca, yüzlerce, binlerce de sayamadıklarımız, adını bilmediklerimiz var. Osmanlılar, Akkoyunlular, kirpiler, koyunlar, kuşlar, çiçekler, ağaçlar..
“Ölümün bile öldüğü bir yerdi Otlukbeli.” diyor yazar.
Okulda tarih derslerinde anlatılanlar kadarki bilgimle okudum. Tarihsel bir yanlışlık ya da doğruluk hakkında bir yorum yapamam. Gerek de yok zaten roman bu. Farklı bir bakış. Güzel bir kitap. Kirpilerimizin gözünden ölenin de biz öldürenin de biz olduğunu daha net görüyoruz, hissediyoruz, sorguluyoruz. Tavsiye ederim.