Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Mavi Küre'de oynanan hani şu insanları ağaç türlerine benzetme oyununu bilirsin. Bazıları diğer canlıları besleyen birçok meyve üretir ama kısa ömürlüdür. Bazıları ise hiç meyve vermeden bin yıl yaşar. Beni hangi ağaca daha çok benzetirsin?" diye sordu.
Bugün, erkeksi denilince insanların kafasında ne tür çağrışımların uyandığı bilinmektedir. Her şeyden önce katıksız bir bencillik, aşk duygusunun doyuma kavuşturulması, kısaca üstünlüğe erişip başkalarından öne geçmek anlamına gelir, ilgili sözcük; bütün bunları da yüreklilik, gurur, kadınlar üzerinde her türlüsünden zafer kazanma, mevki, paye ve
Pdf
Reklam
Bir sohbet esnasında söylemişti birisi: “Doğadan yılanı alsan denge bozulur. Doğadan böceği alsan denge bozulur ama doğadan insanı alsan her şey olduğu gibi devam eder. Bu, insanın bu dünyaya ait olmadığının göstergesidir.” bu örnek çok etkilemişti beni. Küçüklüğümden beri merak ederim: terk edilen binalar neden çürür? Bir video izlemiştim. Bununla alakalı bir şeylerden bahsediyordu, kullanılmayan binaların eskidiğinden. Şimdi şöyle bir düşündüm de kullanılmayan her şey eskiyor. Bakılmayan, umursanmayan her şey. Canlı bir varlık olarak insan ve diğer tüm yapay varlıklar ilgi görmediğinde eskiyor. Eşya kullanılmadığında, insan görülmeyip duyulmadığında. Kanımız, canımız varken bir cansız varlık gibi eskiyebiliyor olmamız ne tuhaf. Bir ağaç eskimez mesela, bir kuş eskimez ama insan eskir. Diğer canlıların kusurları olmaz mesela. Bir aslana bir ceylanı yakaladığı için kızamazsın ama insanın kusurları vardır. Her şey tamken şu âlemde, bir tek insan eksiktir. ne tuhaf.. 1 Yolcu...
_Hayat, sürprizlerle dolu bir kumardır ve hayatın ne olduğunu sadece kumarbazlar bilir. _Eğer cesur değilsen samimi olamazsın, sevemezsin, güvenemezsin, gerçeğin peşine düşemezsin. O yüzden önce cesaret gelir. Ve diğer her şey onu izler. _Risk al. Belirsizlik deme; merak de. Güvencesizlik deme; özgürlük de. Bu güvencesizlik, hayatın
Geldiğimiz bu noktada yapay genel zekâ bilinçli değildir. Bilinçli olmadığı için, dünyayı deneyimleyip acı çekemez. Bu yüzden yapay genel zekâ kendi içinde bir varoluş krizine girip insanları özel yapan şeyler hakkında derinlemesine düşüncelere dalamaz. Ancak bizi şu iki soruyu sormaya teşvik eder: "Yapay genel zekâ canlı mıdır?" ve "İnsanlar ne işe yarar?" İlk soru olan yapay genel zekânın canlı olup olmadığının yanıtı açık değildir. Bilinçlilik yaşamın bir önkoşulu değildir. Aslına bakarsanız, canlıların inanılmaz derecede az bir yüzdesi bilinçlidir. Bir ağaç, vücudunuzdaki bir hücre gibi canlıdır ancak genellikle bilinçli olduklarını düşünmeyi. Öyleyse bir şeyi canlı kılan nedir? Yaşam nedir? Yaşamın ne olduğuna dair üzerinde fikir birliğine vardığımız bir tanım yoktur. Ölüm için de böyledir... Gelgelelim yapay genel zekâ yaşamın şu iki niteliğine sahip olmazdı: hücrelerden oluşma ve nefes alıp verme. Bizimle canlı olmak hakkında sohbet edebilen ancak nefes alıp vermeyen, hücresiz yapıda bir varlığı kabul etmekte sorun yaşamayacağımızı düşünüyorum... (1)
Algı Kapıları
Profesor J. S. Slotkin (şimdiye kadar peyotist bir topluluğun ayinlerine katılmış çok az sayıdaki beyaz adamdan biri) böyle bir ayine katılanlar hakkında şöyle der: "Kesinlikle sersemleşmiş veya sarhoş değildirler... Sarhoş veya sersemleşmiş bir adamın yapacağı gibi ritimden asla şaşmazlar ve dilleri peltekleşmez... Birbirlerine karşı sakin,
Sayfa 59 - İmge Yayıncılık
Reklam
ayın parladığı göğün altında, üzerine tek bir ağaç gölgesi düşmeyen, ne gezinen birisinin ayak sesi ne de bir köpek bağırtısının duyulduğu kentin beyazımsı duvarları ve düz çizgi halinde uzanan sokakları sıra sıra duruyordu. o zaman büyük, sessiz kent kımıltısız ve kocaman küp şeklinde bir yığından başka bir şeye benzemiyordu; bu yığının arasında, unutulup gitmiş hayırsever kişilere ya da sonsuza dek bronzun içinde sıkışıp kalmış eski büyük adamlara ait sessiz sedasız duran anıtlar, taştan ya da demirden yapay suratlarıyla, bir zamanlar insanın ne olduğuna ilişkin artık değerden düşmüş bir görüntü uyandırmaya çalışıyorlardı kendi kendilerine. bu vasat putlar koyu bir göğün altında yaşamdan yoksun köşe başlarında taht kurmuşlardı, bu duyarsız kaba biçimler içine girdiğimiz durağan evreni ya da en azından bu evrenin son durumunu, vebanın taşın ve gecenin sonunda her sesi susturacağı bir mezarlığın düzenini simgeliyordu.
Sayfa 173Kitabı okudu
180 öğeden 121 ile 130 arasındakiler gösteriliyor.