Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
O gün 24 Şubat’tı. Artık Nadia’ya kavuşmasına çok az kalmıştı. Sürekli sallanan motorun içinde, profesör ayağa kalkmış, durmadan bağırıyordu: “Nadia, Nadia! Geliyorum, bitti artık, kötü günler geride kaldı.” Etrafta ne polis vardı ne güvenlik önlemi. En geç yarım saat sonra, Nadia ile geri dönmüş, taksiye binip evlerine doğru gidiyor olacaklardı. Motoru kullanan balıkçı, sık sık profesöre müdahale ediyor, yabancı bir dilde bağırıp duran bu adamın denize düşmesinden korkuyordu. Tam kolundan çekerek Maximilian’ı oturttuğu sırada, müthiş bir patlamayla Struma gemisi havaya uçtu. Korkunç bir gürültünün ardından, bir anda dünya sessizliğe gömüldü. Gökyüzü insan gövdeleriyle, tahta parçalarıyla doldu ve gemi büyük bir süratle battı... Zülfü Livaneli- Serenad youtube.com/watch?v=GD1vB_N... Vaktiniz varsa bakın derim. Biraz uzun ama Strumayı gözünüzde daha iyi canlandıra bilirsiniz...
"Tecavüz ederken suçüstü yakalanan adam, henüz tecavüz gerçekleşmediği için “yarım kaldı” indirimi aldı bu memlekette… Tecavüzünü kameraya kaydeden sapık “eski sevgilisiymiş” indirimi aldı. “Tecavüzde bağırmıyorsa, rıza göstermiş sayılır” indiriminden faydalanan var. Üvey kızına tecavüz edip, “kızın ruh sağlığı bozulmadı raporu”yla indirim alan var. Ormanda saldıran, döve döve çırılçıplak soyan, ancak, astım krizi geçirerek bayılıp yakalanınca, “orası ıssız bi yer, isteseydim yapabilirdim” indirimi alan var. Tecavüz edip, hamile bırakan, sonra da “zaten bakire değildi” indirimi alan var. Tanımadığı birine saati soran eşini delik deşik ederek öldürüp “cilve yaptı” indirimi alan var. Eşini katledip, “kot giyiyordu, piercing takıyordu, çantasında doğum kontrol hapı buldum” indirimi alan var. Kadın programında, “babam bana tecavüz etti” diyen kızını öldürüp, “babasını kamuoyunda mahcup etti” indirimi alan var. Mahkemeye takım elbiseyle geldi diye “iyi hal” indirimi alan seri tecavüzcü var….” Yılmaz Özdil
Reklam
“Kaldı ki burası dünya. Burada bir şeyler hep yarım kalacak." Mehmet Beyazbayrak
DOLU OLMAK VE BOŞALMAK
Saat sabahın dokuzu. İnce ince yağmur yapıyor, hani şu bilmem ne ıslatan çeşidinden bir yağmur. Ayaz. Çamur. Islak. Galatasaray’da tramvay bekliyorum. İstanbul yakasına geçeceğim. Durak yerinde benim gibi bekleyen bir yirmi otuz kişi daha var. Karşıdan bir vagon sökün etti. “Maçka-Beyazıt.” Ön camında küçük bir tabela: DOLMUŞTUR. Tramvay
Dün gece kim bilir kaç tane annenin ciğeri yandı? Kaç babanın demir bir el söktü yüreğini? Kaç kadın sevdiğini uğurladı yanağından usul usul süzülen göz yaşlarıyla? Kaç çocuk eksik kaldı? Kaç kişi bundan sonra yarım yamalak devam edecek hayatına? Duyduğum da bir kor düştü sanki yüreğime, dedim ki kendi kendime annesi, babası, eşi, sevgilisi, abisi, kardeşi, evlatları ne haldedir şimdi bu fidanların? Ve tüm bu acı yetmezmiş gibi buna sebep olanların çıkıp pişkin pişkin tavırlar sergilemelerine, hiçbir şey olmamış gibi hayatlarına devam etmelerine, siz böyle yaparsanız işte böyle olur gibi davranmalarına dayanmak zorunda kalıyoruz. Bütün gece bir damla uyku girmedi gözüme, saçma ama bizim evin telefonu çalacak gibi bekledim. Bir iyi haber, tutunulacak bir dal aradım ama sabah gördüm ki o kadar cana rağmen dünya aynı dünya. İnsanlar hala çıkar peşinde, insanları uyutmaya çalışan baştakiler, uyutulmaya can atan yönetilenler, canımız yandı durum budur demekten bile korkan gazeteler, yayın akışlarını bile değiştirmeyen kanallar, sessiz sedasız insanlar.. Bu düzen ne zaman değişir bilmem ama aydı işte yeni bir gün daha..
-Sarmaşık- Burnumun Direklerinde Asılı Kokun.. Beynimde Aynı Direklerde Asılı Bir Cesedin Şoku.. Sen Varsan Ben Yokum, Ben Varkende Sen Yoktun Aynı Cehennemde Kaynıyoruz Fokur Fokur.. Tam Değilim En Tam Halim Anca Yarım.. Gözlerim Işıkta Yeşil Karanlıkda Kan Çanağı.. Birazcık Yanında Olan Herkimse Canından Çok Sever Seni.. Yastığımla Hala
Reklam
Yıllar geçsede üstünden Bu kalp seni unutur mu? Kader gibi istemeden Bu kalp seni unutur mu? Bir hasretli yüzün vardı İçinde bir hüzün vardı Söyleyecek sözün vardı
Hep şiir olmasın birde kısa hikayemi paylaşayım. Onay verirseniz kitap haline getirebilirim. Saygılar bizden. Buyrun. İŞLENMEMİŞ CİNAYET Sararmış uzun otların aradından kaldırıp başını yola baktı. Polis arabasının siren sesiyle tekrar çukura büzüldü. Neydi bütün bunlar ne anlama geliyordu. Siren sesi kesilinceye kadar öylece kaldı. Bryni
Benim hayallerim yarım kaldı.
Senin O Gözlerin Varya
Beni biraz anlasaydin nolurdu. Gecelerim gündüzlerim kayboldu. Oysa düslerim vardi içimde yarim kaldi. Benligimi benden aldi. Yasanacak çok sey vardi askina esir kaldi. Artik sana dönemem ki. Oysa düşlerim vardı içimde yarım kaldı.
Reklam
Sevil Arslanoğlu
Gönlümde duygularım dört mevsimi yaşıyor Uzaktan sevmek, kalbimi ne de yoruyor. Izdırap ve neşe Sanki tek bir bedende. Rastlanmaz sevgiliye herhangi bir zamanda Herhangi bir yerde Hasret dinmiyor soğuk gecelerin satırlarında. Prangalar vuruluyor kelimeler bir bir Avuç terliyor, dil lal oluyor Kalem mürekkebini kurutuyor Gönül hasret üstüne hasret soluyor. Gizlenmiyor ey yar hasretin gizlenmiyor Yarım kaldı bir yanım, sen olmayınca tamamlanmıyor Dikenli çitler mi sardı dört bir yanını Gönül sana uzanamıyor Seni bir kalbe hapsetmek zor gelir artık bana Kanatır dikenler kalbi, Kokusu her daim taze Fırtınalar kopar içimde Gizleyemem ki seni bir kalpte Izdırap ve neşe Tek bir bedende.
Gölgem düşmüyor Artık Evinin Duvarlarına Hadi gir içeri. Ama gözlerindeki o kanayan suçluluk bırak kapıda kalsın. Ona ihtiyacımız yok artık. O hayatın içine birtürlü sığamayan ve telaşından durmadan sigaraya sarılan yorgun ellerini, nereye baksan hep karşında duran o kırgın çocukluğunu, uzak denizlerin sisli buğusuyla her daim ıslak dudaklarını,
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.