Belki üç saniye kadar bir yarım geçmişte, diğer yarım gelecekte kaldı. Derken gözlerimi açtım ve Al'ın tedirgin, yorgun, çökmüş yüzünü gördüğümde 20ll'e adım attım.
Yarım kalmış hayallerle bıraktın beni
Umursamadım güneşin doğmamasını
Kapattım kalbimi dört duvarın ardına
Bazen dilimden düştü ismin aklımda kaldı
Bensizde istedim mutlu olmanı senin
Yeniden baslayıp hayata devam etmeni
Ben başaramasamda beni unutup silmeni
Bazen gözlerin geldi aklima boğuldum
Apollon
Öncelikle kitabın yazarına parantez açmak isterim. Jules verne olağanüstü bilgi birikimini kullanarak inanılmaz detaylara sahip olan bir kitap ortaya çıkarmış. Ancak bazı yerlerde aşırı detaya kaçtığını düşünüyorum. Bir yerden sonra bazı bölümleri atlayarak okumaya başladım. Buna rağmen okumakta zorlandım. Kitap bu alana ilgisi olanlar için güzel bir eser olabilir. Ayrıca kitabın sonunun beni tatmin etmediğini söylemek isterim. Aktarılan garip ve fantastik olaylardan sonra kitabın sonu çok sıradan kaldı ve yarım kalmışlık hissi verdi. Buna rağmen kitabı beğendim. Okumak isteyenlere ve bu alana ilgisi olanlara tavsiye ederim.
Bana göre Arapça ve Farsça asgari düzeyde de olsa en azından grameri bilinmelidir çünkü Türkçede de Kürtçe de neredeyse kelimelerin %70'lik dilimi Arapça ve Farsçadır yani sen üniversite mezunusun ama konuştuğun yazdığın dilin %70'lik kesimini bilmiyorsun. Bunun din, iman, ilahiyat, tarikat laiklik ile alakası yok ki . Okullarda "Ramak kaldı" kutusu var bu kelimenin Arapçada
"Ölmeden önceki son bakış" anlamına geldiğini öğrendiğimde cahilliğin utancından başıma yorganı çekip yarım saat sessizce bekledim:))))
Kürk Mantolu Madonna,” ünlü Türk yazar Sabahattin Ali’nin 1943 yılında yayımlanan romanıdır. Yazarın kendi hayatından izler taşır Kürk Mantolu Madonna’yı ilk okuduğumda çok etkilenmiştim. Romandaki aşk hikayesi beni derinden etkiledi. Raif Efendi ve Maria Puder’in yaşadığı imkansız aşk, okuyucuyu hüzünlendirdiği kadar düşündürüyor. Roman, hayatın acımasızlığı, sevginin gücü ve zayıflığı gibi konuları sorgulatıyor. Bu kitabı okurken geçen iki saatin, ömrümün birçok senelerinden daha dolu, daha ehemmiyetli olduğunu fark edince insan hayatının ürkütücü hiçliğini düşünür ve yeis içinde kalırdım
Çok güzel bir roman deyip geçmek kitap ve Sabahattin Ali için büyük haksızlık olur.Beni okumaya adıyan bir kitap olup en çok altını cizdigim satırlar bu kitaptı.Eminimki bir çok kişi yarım bırakılmıs biri olarak kendini bu kitapta bulabilir. Bu eseri okuyan bir çok kişinin hayatında eminimki RAİF EFENDİ yarım ve hep küs kalmıs biri olarak kaldı.
Ama kendi ölüm tarihini bilen biri var, ölüm mahkumu...
Evet, bu korkunç bir deneyim. Ama normal biri için düşünülebilir değildir, çünkü bu deneyim ölüm saatinin belirsiz değil belli olduğu bir hayata aittir. Ölüm, herkes için olduğu gibi, yalnızca kesin olmakla kalmaz, ayrıca vakit de bilinmektedir, oysa hiç kimse için durum böyle değildir. Bu iki şey kesin olduğu zaman hayat yaşanmaz hale gelir. İnsanın yaratılışı bu tarihi bilmeye değil, onu hayal meyal sezmeye yöneliktir. Hayatı hep ölüm tarafından kapatılmıştır ancak umut tarafından daima aralanır, bu umut da ölümün asla bir zorunluluk olmadığını düşündürür. Ölüm mahkumuna tanınmayan işte bu umuttur. Bu doğaya karşıdır, insani olmayandır. Korkunç bir vakittir. Üç saat kaldı. İki saat kaldı. Bir saat kaldı... Yarım saat kaldı.. .Yirmi dokuz dakika...
Sayfa 24 - MonoKL Yay. 1. Baskı: Temmuz 2012Kitabı okuyor
Bir tek annemin yüreğinde büyümedim ben... Orada kaldı çocuk yanım, o saf yanım, en güzel anılarım... bir tek orada çocuktum, çoktum. Sonrası hep eksik hep yarım...