Merhaba. Bu ayın bir diğer okuduğum kitabı Şule Gürbüz'ün Zamanın Farkında'sı oldu. Yazardan beşinci okumam ve yine nefis bir anlatım ile doyurucu bir eserdi.
Kitapta 5 öykü bulunuyor.
Her biri, zaman mefhumunun sorgulandığı, felsefi ve edebi düşüncenin harmanlandığı muazzam öyküler.
Yazarın, zamana dair yetisini yoğun içsel
TDK, oksimoronu “Zıt anlamlı iki kelimenin bir arada kullanılması,” olarak tarif etmektedir. Edebiyatta, özellikle öykülerde bu zıtlık, okuru ilk bakışta yakalayan, sorgulatan ve daha dikkatli okumaya sevk eden bir cazibeye sahiptir. Talan kelimesini duyduğumuzda aklımıza ilk önce yıkım gelir ve bu tanım sevince dair hiçbir işaret barındırmaz.
“Dünya sana verecek ne dert, ne zevk bulabiliyor, dünyayı perişan ediyorsun.”
İnsanlar vardır. Bir de başka insanlar vardır. Yazarlar vardır. Bir de ‘başkalarını’ yazanlar vardır. Bu başkalarını sokaklarda yürürken, lokantada yemek yerken, okulda öğretmenin sorusuna cevap verirken, bir bankta oturup denizi seyrederken ve hayatın daha nice
Arjantin Latin rüzgarının her bir öykünün içerisinde barındıran bir eser Timsahın Kutusu. Yaşanmışlığın buram buram kokusunu alacağınız bu öyküler, yazarın çocukluğuna dayanıyor. Daniel Moyano geçmişine son kez seslenmek ve içindekileri kağıda dökmek istemiş sanki. Öyküleri okurken geçmişe duyulan çağrıyı hissettim ben. Aynı zamanda öykülerin
... ağacın kar tutan dalları ince olmasına rağmen ne kadar da güçlüydü. Yaşama ait ne de güzel izlerdi kaldırımdaki pati izleri. Ocaktaki yemeklerle camları buğu tutan mutfaklar nasıl da sevgi doluydu...
Merhaba arkadaşlar. Hepimize mümkün olduğunca iyi akşamlar ve iyi geceler dilerim. Normal şartlar altında yazara ait serimizi sonlandırmıştık lakin güzel bir cumartesi sabahı tazesiyle elime böyle bir eser geçince bunu mutlaka değerlendirmem gerektiğini düşündüm. İyi ki de öyle yapmışım. Kitaba ise ilginç bir biçimde başlıyoruz. Bunlardan birisi