İki yenilgiden, yaşama sevinci adına bir olanak yaratmanın acemi bilgeleriydik. Gün batımlarının turuncu tufanı bile, gerçeğimizi onaran o büyük maviliğe leke düşüremiyordu. Susmak gövdelerimizin ayini olmuştu.
Bazı insanlar genç olmalarına rağmen yaşlılardır. Kolay beğenmezler, kolay mutlu olmazlar, kolay sevemezler. En iyi imkânlara sahip olsalar dahi mutlaka şikâyet edecek sebepler bulurlar. Halbuki insanı genç tutan yaşama sevinci, üretme arzusu ve sevmek kabiliyeti.
Canı tene aşılayan ne varsa
Yaşama sevinci adına
Düş gibi gülüş gibi aydınlık
Yazdan ılık yelden hafif yumuşak
Bir acemi öpüş gibi buluttan ak
Ne varsa bir bir
Tadı mutluluğa benzer
Akıp gitti akan ömrümle beraber
“Adam yaşama sevinci içinde
Masaya anahtarlarını koydu
Bakır kâseye çiçekleri koydu
Sütünü yumurtasını koydu
Pencereden gelen ışığı koydu
Bisiklet sesini çıkrık sesini
Ekmeğin havanın yumuşaklığını koydu
Adam masaya
Aklında olup bitenleri koydu
Ne yapmak istiyordu hayatta
İşte onu koydu
Kimi seviyordu kimi sevmiyordu
Adam masaya onları da koydu
Üç kere üç dokuz ederdi
Adam koydu masaya dokuzu
Pencere yanındaydı gökyüzü yanında
Uzandı masaya sonsuzu koydu
Bir bira içmek istiyordu kaç gündür
Masaya biranın dökülüşünü koydu
Uykusunu koydu uyanıklığını koydu
Tokluğunu açlığını koydu.
Masa da masaymış ha
Bana mısın demedi bu kadar yüke
Bir iki sallandı durdu
Adam ha babam koyuyordu.
-Edip Cansever-
"Kitaplar, bir zamanlar bana, insanları sevmek lazım geldiğini, insanları sevince tabiatın, tabiatı sevince dünyanın sevileceğini, oradan yaşama sevinci duyulacağını öğretmiştiler."