Yaşam,bağrında taşıdığı olanaklardan ötürü ne büyük bir anlam yüklüydü!...Yaşamın bir amacı olmalıydı.Kendimizi bilgisizlikten arındirabilir;akıl,bilgi ve yücelik içinde özümüzü yeniden kazanabilir,özgür olabiliriz.Uçmayı öğrenebiliriz...
"İnanç da, Sevgi de Aklın Yolunu İzlemez" adlı deneme kitabından seçtiklerim....
...Bir insandan nefret edip ona kin duyuyorsak, aslında onun şahsında kendi içimizdeki bir şeyden nefret ediyor, buna kin duyuyoruz demektir. Kendimizde var olmayan bir şey bizi kızdırmaz...
...Birbirimizi anlayabiliriz, ama yorumlamaya gelince herkes
Diyelim yağmur yağıyor, ne yapabilirsiniz yağmura karşı ? Bir şemsiye alabilirsiniz yanınıza ya da en fazla bir taksiye binebilirsiniz ama yağmurla savaşıp ona söz dinletmeye çalışmak boşuna zahmettir.
"Sol kaldırımda üniversite, sağ kaldırımda da sıra sıra dizilmiş kıraathaneler ve kırtasiyeler vardı. Ben o sabah sola saptım. Önce bir defterle kalem aldım. Sonra da o kıraathanelerden birine girdim. Ve yazmaya başladım. İki buçuk ay boyunca o kahveye gidip geldim ve sonunda Kinyas ve Kayra bitti. Şimdi dönüp bakıyorum da, o romanda
İKİ BİLİNEMEZİN ARASINDA BİR YOL ARKADAŞI OLARAK FELSEFE
1. Giriş: İnsanın Evrenle Bir İlişki Biçimi Olarak Felsefe
“Felsefe öldü.” 20. yüzyılın modern bilimin havai fişek gösterileriyle aydınlatıldığı dünyasında bu söz bir fizikçi tarafından söylendi. Stephan Hawking “Felsefe öldü” derken artık felsefenin sorularını devralmış yeni modern fiziği
Yaşam demek, insanlara ilgi göstermek, bütünün bir parçası olmak, elden geldiğince insanlığın esenliğine katkıda bulunmaktır. Her insan önemli biri sayılmak için uğraşır; ama bizim bütün önemimizin başkaları için yaptığımız yararlı işlerden oluştuğunu görmemek yanılgıdan başka bir şey değildir.
Hayata dikiş tutturamamış kişilerin hepsi - nevrozlular, psikozlular, suç işleyenler, canlarına kıyanlar, sapıklar ve hayat kadınları- toplumsallık duygusundan yoksun kimseler, toplumsal yaşamda pay sahibi olamayan kişilerdir. Yaşama verdikleri anlam kişisel nitelik taşır: Amaçlarına eriştiklerinde bundan yararlanacak olan yalnızca kendileridir, tüm ilgileri sadece kendilerine yöneliktir. Başarı yolunda çaba harcamalarının amacı, kişisel bir üstünlük ele geçirmekten başka bir şey değildir.
Yaşama verilen kişisel anlam, gerçek bir anlam sayılmaz asla. Bir anlamdan söz açılabilmesi için, onun başka insanlarla ilişki çerçevesinde oluşması gerekir. Yalnızca bir tek kişi için anlam taşıyan bir sözcük, gerçekte anlamsızdır.
Her insan önemli biri sayılmak için uğraşır; ama bizim bütün önemimizin başkaları için yaptığımız yararlı işlerden olduğunu görmemek yanılgıdan başka bir şey değildir.
Uygarlığımızda erkeklerin kadınlardan üstün olduğuna ilişkin bir görüş yaşar hep; dolayısıyla, ileride kadın olmak düşüncesi kızların canlarını sıkar, benim "erkeksel protesto" diye nitelediğim davranışı sergilerler."
Yaşam,bağrında taşıdığı olanaklardan ötürü ne büyük bir anlam yüklüydü!...Yaşamın bir amacı olmalıydı.Kendimizi bilgisizlikten arındirabilir;akıl,bilgi ve yücelik içinde özümüzü yeniden kazanabilir,özgür olabiliriz.Uçmayı öğrenebiliriz...
Martı, Jonathan Livingston
Kitabın yarıya kadar olan kısmı ufuk açıcıdır. Devamı ilk bahsedilen konuların tekrarı ve vaka örneklemeleriyle doludur.
Adler yaşam amacımız toplumsallık olgusu üzerinedir diyor. 4-5 yaşlarında hayata bakış açımızın,hayatı algılama biçimimizin ve toplumsal işbirliğindeki yani hayattaki amacımızın temellerinin atıldığını söylüyor.
İnsanı bekleyen 3 ana ödev tanımlıyor: Toplumsallık,iş-güç ve sevgi-evlilik. Bunların hepsi doğru belirlendiği taktirde verimli bir toplumsal yaşama hizmet eder diyor.