Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Abdi İpekçi

Abdi İpekçiİnönü Atatürk'ü Anlatıyor yazarı
Yazar
8.3/10
110 Kişi
395
Okunma
34
Beğeni
6,8bin
Görüntülenme

En Beğenilen Abdi İpekçi Sözleri ve Alıntıları

En Beğenilen Abdi İpekçi sözleri ve alıntılarını, en beğenilen Abdi İpekçi kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Atatürk ile İlişkilerimiz
Abdi İpekçi: Atatürk'le aranızın açılmasında etrafındakilerin, sofrasındakilerin telkinleri mi etkili olmuştur? İsmet İnönü: İçeride karışıklıkların olduğu, bir takım ciddi meselelerin belirdiği bir sırada idi. Atatürk ile oturmuş, vaziyeti mütalaa ediyorduk. Birden bana şunları söyledi: "Rejim aleyhtarlarının bir tek ümitleri vardır, bir tek ümitleri kalmıştır: Aramızda çıkacak ihtilaf... Seninle benim aramda çıkacak ihtilaf... İçeride, dışarıda ümit buna bağlanmıştır. Hatırında olsun bu..."
Reklam
Öngörü nedir?
Amerika 'dan bir kadın gazeteci geliyor ve şu suali soruyor: "İkinci bir cihan harbi olur mu? Atatürk" olur ve maalesef olacaktır, "diyor. "Niçin çıkacak?" "Çünkü kolonileri inhisar altında almakta ısrar eden İngiltere ve Fransa karşısında bir Almanya var ki, milli izzeti nefsi zedelenmiştir. Mütemadiyen soyulmaktadır. Versay Muahedesi' yle. Millet tahammül edemeyeceği bir yük altında kalmıştır. Vatanından parçalar bölünmüştür. Korkarım ki bu millet, - ki büyük teknik kabiliyeti haizdir- yarın milli gururunu okşayacak bir demagogun eline geçerse, dünyaya yeni bir harp getirebilir." Gazeteci soruyor:" Böyle bir harp olursa Amerika tarafsız kalabilir mi? Amerika harplerden bıkmış. " Atatürk devam ediyor:" Hayır, maalesef. Amerika bu harbe girecektir. Çünkü Amerika, Avrupa meselelerine artık angajedir. Katiyen buna seyirci kalamaz. Ticari, ekonomik, sosyal münasebetler o kadar sıklaşmıştır ki, Amerika artık bigane kalamaz ve o harbe Amerika girecektir. Sonunda da Amerika' nın dahil olduğu taraf harbi kazanabilir. "
Sayfa 127 - DünyaKitabı okudu
Anadolu'da Atatürk aleyhtarı neşriyat, gelişmektedir. Hatta bunların içinde üç ciltlik, dört ciltlik olanlar vardır. Mesela ruh hastası olan bir doktorun, Rıza Nur'un neşriyatı gibi. Kendi de yazılarında ifade eder, dikkatli okursak, kendisi bir ruh hastasıdır.
Sayfa 153Kitabı okudu
Atatürk'e hasta diyorlar. nasıl hastalığı?
1938 senesi ilkbaharında Kırşehir'in Köşker nahiyesinde zelzele olmuştu. Zelzele yerini öğrendik. Ulus'ta da çalışıyordum. Ulus bizi bir muhabir arkadaşla Kırşehir'in Köşker nahiyesine yolladı ve şafak sökerken zelzele sahasına geldik. İniltiler, ahlar, vahlar, yangınlar... Böyle bir manzara. Ve oraya giden ilk yardım diyeceğim veyahut da zelzeleden sonra ilk giden kimse olmak dolayısıyla hemen etrafımızı aldılar. Bizim kim olduğumuzu sordular. Sağ kalanlar, kimi yaralı, kimi yarasızdı. Gazeteci olduğumuzu öğrendikten sonra köylülerin bize sordukları sual şu oldu: ''Atatürk'e hasta diyorlar. Nasıl hastalığı?'' Orada bütün tüylerim diken diken oldu. Ve bir de orada duyduğum heyecanı hiçbir zaman unutmayacağım. Abdi İpekçi: Kaç yılında olmuştu bu? Cemal Işıksel: Bu 1938 senesinin nisan aylarında idi ki, Atatürk'ün birinci hastalık devresine rastlıyordu Adamlar kendi dertlerini unutmuş Atatürk'ü soruyorlar. Bunun manası çok büyük.
Reklam
Devlet bütçesinin %50 sinin Âşar vergisiyle oluştuğu bir dönemde...
Atatürkçülük budur benim kanaatimce, sosyal problemlerimizi krizlere düşürmeden, sosyal adaleti, fırsat eşitliğini sağlamanın çaresi budur. Atatürk'e yapılan son zamanlarda ve çok rafine gibi bir itiraz, efendim günün şartları dolayısıyla Atatürk ancak halka yukan sınıfa ait olan bazı yenilikler getirdi. Ama tabana inemedi. Efendim, Atatürk kadar tabana inmiş, dünyada hiçbir fikir adamı yoktur. Bir tek misâl ile bunu bırakalım. “Köylü milletin efendisidir” diyebilmiş adam dünya tarihinde yok. Bu insan söylemiştir. Fakat diyelim ki bu bir teoridir, bu bir literatür diyelim ama, fiiliyatta ben size bir vakayı hatırlatayım. Devlet bütçesinin 300 milyonu geçmediği ve bu 300 milyonun 150 milyonunun Aşar Vergisi’nden elde edildiği bir dönemde bir madde-i kanuniye ile Âşar'a son vermiştir. Köylü zulümden kurtulsun, haksız bir vergi... Malûm ya Âşar, müterakki sistem değildi, herkes ne düşerse ve mültezimler vasıtasıyla alınırdı. Köylüye zulmeden mültezimler vardı. Kim sosyal fayda için devlet bütçesinin yüzde 50'sini feda edebilmiştir? Dünyada böyle bir hareket var mı? Ben bilmiyorum. Siz biliyorsanız beni ikaz buyurun... Onun için Atatürk tabana inmedi, büyük kitlelere inmedi demek, son derece yanlıştır ve Atatürk'e yapılacak bir būhtandır kanaatindeyim.
...harf inkılabı Atatürk inkılaplarının en ilerisinde olanıdır. İn­kılaplarda benim kanaatimce en ileri iki tanesi vardır: Biri harf inkıla­bıdır, biri de kadınların cemiyete girmesi, kadın hürriyetidir. Bu ikisi­ni en ileride görürüm ben.
"Yere bir Yunan bayrağı serilmişti. Atatürk bunu görünce kaşlarını çattı: "Bu ne?" dedi. Dediler ki "Efendim, Kral Konstantin buraya geldiği zaman Türk bayrağına basaraktan girdi." Biz de hakikaten o acı vakaya şahit olmuştuk. Fakat ne yapabilirdik?Müdahale etsek bizleri de orada kurşuna dizeceklerdi. Sabrettik ve dedik ki, "intikamını alırız." Fakat, Atatürk'ün büyüklüğü bakın ne kadar böyle insani bir duygusu var ki, "Bir bayrak" dedi, "Milletin şerefidir. Onunla oynanmaz. Rica ederim kaldırın bayrağı yerden. Kral bir hata işlemişse, bir gaflet yapmışsa aynı şeyi benim yapmama imkan yok. Evet, Yunanlılar bizim düşmanımızdır, mağlup ettik, denize döktük, iş bitti. Bayrak, bir milletin şerefidir."
Sayfa 169 - Dünya Kitapları (Sabahattin Selek)
En İlerici İki İnkılâp;
İsmet İnönü: "Harf İnkılâbı Atatürk İnkılâpları’nın en ilerisinde olanıdır. İnkılâplarda benim kanaatimce en ileri iki tanesi vardır: Biri harf inkılâbıdır, biri de kadınların cemiyete girmesi, kadın hürriyetidir. Bu ikisini en ileride görürüm ben."
Sayfa 47 - Thales, 1.Baskı, Röportaj: İsmet İnönüKitabı okudu
Reklam
İsmet İnönü... Büyük devlet adamlarıydı.
Anlaşılıyor ki, Türk milletinin asırlarca geride tutulmasında, Garp milletlerinin hayatını iyi, aydınlık istikamete sevk eden Rönesans şeklindeki devrelerden bizim milletimizin geçmemiş olması yüzünden tutucu ve alıkoyucu tesirler daha çok yaşamıştir. Bunların zararını çok görmüşüzdür. Bunlar fırsat buldukça kendilerini yine gösteriyorlar. Günün meselelerini yeni fikirler, devletin yeni usulleri, nizamları ile halletmekte güçlük çektikçe çareyi onlar içinde aramak yerine mazi usullerinde aramaya çalışıyorlar. Irtica dediğimiz hareketler, düşünceler, fikirler bunlar... Şimdi insana 50-60 seneden beri memleket içinde görülen irtica hareketleri ve akımlarının en cesaretli, en iddialı günlerinde bulunuyoruz gibi bir vehim geliyor. Derler ki, “Aşırı cereyanlarla uğraşıyoruz”. Ama aşırı cereyanlar bir tek istikamette degil, sadece sağda değildir, aşırı sol da bu kadar tehlikelidir. Aşırı sol akımların aşırı sağ akımlar kadar tehlikeli olduğu ihtimal dahilindedir. Milletin iktisadî veya siyasi bünyesi yerleştikçe, kuvvetlendikçe yeni meseleler çıktığı vakit o idare içinde, o fikirler düzeninde çare bulmak esas sayılır. Temel sağlam değilse o zaman mevcut usuller kâfi gelmez, başka usuller arayalım diye aşırı sağdan usuller teklif ederler. aşırı soldan birtakım heveslere kapılırlar. Her ikisine karşı milletin tabiî hayatını, huzurunu korumak lâzım. llerde olan tehlike, aşırı sağdadır. Görüşüm budur.
Böyle düşündü, gayet mahzun bir tarzda bana baktı, Selanik şivesiyle "Çocuk" dedi, "ben hastayım, ne yapacaksan çabuk yap..." O anda ağlamamak için kendimi zor tuttum...
Sayfa 118 - Dünya Yayınları [ Celal Bayar ile Söyleşi ]Kitabı okudu
Şevket Süreyya Aydemir
Şimdi artık aydına düşen vazife, bilhassa biyografi yazarlarına düşen vazife, daha doğrusu hem kahramanlarımızı yazan, hem millî kurtuluş hareketimizi yazanlara düşen vazife, yeni bir açıdan işi ele almak ve inkılabımızı bizden sonraki nesile artık hissi unsurlardan temizlenmiş, gerçek hazineler şeklinde bırakmaktır. Zaten bizim bu hissi unsurumuzun heyecanlı tezahüratı Batı'da yoktur biliyorsunuz. Bu bir Şarklılıktır. Ama mecburduk inkılâbımızı oturtmaya ve Atatürk’ü de putlaştırmaya. Ama şimdi size ifade ediyorum, kitabımda da yazdım. Kahraman putlaştırıldığı zaman ölür. Çok teşekkür ederim. 10 Kasım 1975, Milliyet
Sayfa 178Kitabı okudu
Abdi İpekçi: Muhalifleri, Cumhuriyet'in ilanına ikna etmek kolay oldu mu? İsmet İnönü: Onların usulünü Atatürk bilirdi. Hiç uğraşmadım ben bunlarla...
208 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.