Kurt Okay

Başkomutan Enver Paşa yazarı
Yazar
8.4/10
8 Kişi
12
Okunma
2
Beğeni
954
Görüntülenme

Kurt Okay Sözleri ve Alıntıları

Kurt Okay sözleri ve alıntılarını, Kurt Okay kitap alıntılarını, Kurt Okay en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Bir topçu tayfası; Moskof batıyor, moskof batıyor! Şimdi yine kurtarma madalyası kazanacağız” diye bağırıyordu. Bugün pek yok ama, savaşta doğal olan bir İnsanî görev kurtarma adettendi. Projektörler tekrar diğer düşman gemisine yöneldiğinde, beklenilmedik bir şekilde filonun diğer takımı gecenin karanlığında ortaya çıkmıştı. Bu durum da düşünülmez, akıl yürütülmezdi. Düşmanın büyük bir kısmına karşı tek başına mı? Dört yüz elli kişinin hayatı üzerine de oynanamazdı. Bu Ruslara teslim olmak demekti. Göz göre göre kendi sonunu hazırlamaktı. Midilli ani bir manevra ve yirmi mil hızla Sebastopol’a doğru uzaklaşmıştı.
Köprü üzerinde bazen kısa bir komut çınlıyor, kaptanın sırtı birden dimdik oluyordu. Gecenin gözleri vardı. Karanlığın örtüsüne bürünmüş, göz kırpan düşmanın kırmızı beyaz gezleri. — Projektörler açılsın! Gemi savaş durumuna!
Reklam
Oysa, işte her şey ellerindeydi. Yüksek mevki, şeref, mükemellik, muhteşem döşenmiş bir ev, ellerini saygı ile göğsünde çaprazlayarak her emrini yapmaya amade hizmetçiler, otomobiller ve ahırların da bakımlı atların dolaştığı bir malikâne. Tembel tembel evde uzanmayan, kendini halkının iyiliğine adamış, anlaştığı uyumlu, genç bir eşi vardı. Pek çok kişinin elde etmek için ömür boyu uğraştığı bütün bunları kader ona sunmuştu. Bütün bu hayatın sonunda ne vardı? Daha fazlasına cesaret edemiyordu. Aşmaması gereken bir sınır vardı. Mukaddes kanunlara güvenmeli, içinde yanan sakin ve aleve dayanan bir inancı olmalıydı. Ara sıra onu yoklayan, pek de seyrek olmayan, onu zorlayan karanlık sevgiler vardı: Ben yaşlanmayacağım. Hayatım çok çabuk sona erecek”
Bu durum onun için yeni birşey değildi. Daha önceki savaşlarda da elinde tüfek, revolver veya süngü tutan düş­manla karşı karşıya geldiğinde de aynı duyguyu hissetmişti.Şimdi, üzerinde koyu renkli bir belirginlikte, sonu gö­rülemeyecek kadar uzun insan karaltılarının dolaştığı dev trans Kafkas sıradağları, beyaz parıltılı bir suskunluk içinde yükseliyordu. Yan yana üniformalar, kalın kürk başlıklar al­tında bronz renkli yüzler. Topuklarının karda ses çıkarma­yan çizmeler kurallara uygun olarak kalkıp iniyordu. Tüfek­lerin namluları güneşte pırıldıyor, bazen bir haykırış, çıngı­raklı bir kahkaha, kuvvetli bir küfür, coşturan, kavga eden kelimeler, at kişnemeleri birbirine karışıyordu
İlk şüpheler, başlangıçtaki sıkılganlığı geçtikten sonra çeşitli yönlerden özellikle de, Pangaltı’da bir yıldır kalan, ama müthiş bir özel koku alma yeteneğine sahip bir arkadaşının getirdiği haberlere kulak kabartmakla başlamıştı. Özellikle, Freiherr von der Goltz’uıı saray kafiyelerine karşı verdiği inatçı mücadele konusu, Enver’e dinlemeye ve düşünmeye itiyordu. Böylece bunlardan bir şeyler çıkarıyor, bağlantılar kuruyor ve sonuçlara varıyordu.
Eğer bir kere İstanbul’da olursam her şey değişecek diye kendini avutuyordu. Kısa zaman sonra askeri okulun bitirme imtihanlarını pekiyi dereceyle bitirerek, İstanbul’da Harp Akademisi’ne yazıldı. Başkent onun için bir aydınlanma oldu. Ve orada iç politikanın durumunu daha çabuk ve ayrıntılı görmeye başlayacaktı. Manastır’ı üzülerek terk ettikten bir kaç gün sonra, alışık olmadığı kadar güzel bir üniforma giyiyordu arlık. Yeni arkadaşlar, yabancı insanlar ve değişik fikirler. Bir gece yarısı yatakhanede birden ışıklar yanmış ve birkaç subayla içeri giren okul kumandan vekili Rıza Paşa’nın sesi kısa ve sert emirler vermeye başlayıvermişti. Yarattığı hava şaşırtıcıydı
Reklam
359 öğeden 231 ile 240 arasındakiler gösteriliyor.