Orhan Koloğlu ikinci Dünya Savaşı sonrasında Libya'da yeni kurulan hükümette, Ankara hükümetinin izni ile başbakanlık görevinde bulunan Sadullah Koloğlu'nun oğludur. Galatasaray Lisesi'ni, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'ne (bugün İletişim Fakültesi'ne) bağlı Gazetecilik Enstitüsü'nü bitirdi. Doktora çalışmasını Strasbourg Üniversitesi Edebiyat ve Sosyal Bilimler Fakültesi'nde yaptı.
1947'de Sulhi Garan'ın Türk Spor adlı gazetesinde spor yazarlığı ile başladığı gazetecilik hayatını 1964'e kadar Son Saat, Yeni Sabah, Akşam, Yeni İstanbul gazetelerinde muhabir, yazı işleri müdürü ve yazar olarak sürdürdü. 1970'ler ve 1980'lerde kısa sürelerle Milliyet ve Hürriyet gazetelerinde çalıştı. 1964-71 arasında Turizm ve Tanıtma Bakanlığı'nın Roma, Paris, Karaçi ve Beyrut bürolarını yönetti. 12 Mart Dönemi'nde Beyrut'ta görevli olan Koloğlu İhtilal sonrası Türkiye'ye çağrıldı ve Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) ile ilgili yazdığı rapor nedeniyle (rapor FKÖ ile ilgili Türk basınında 'Türkiye'nin aleyhine çalışıyorlar' diye çıkan haberlerle Beyrut basınını karşılaştırarak olayın farklı olduğunu ortaya koymaya çalışmaktaydı) 15 gün Ankara Cezaevi'nde hapis yattı.
1972'de Milliyet gazetesinin Almanya baskısından sorumluydu. 1974-75 ve 1975-77 arasında Basın Yayın Genel Müdürlüğü'nün (bugün T.C. Başbakanlık Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü) başında bulundu. Cumhuriyet Halk Partisi'nin (CHP) dış ilişkiler danışmanlığını yürüttü.[2] Hacettepe Üniversitesi'nde devrim tarihi dersleri verdi. Ardından, 1982-84 arasında Libya'nın Trablusgarp kentindeki el-Fateh Üniversitesi'nde (bugün Trablus Üniversitesi) öğretim görevlisi olarak bulundu; burada tarih araştırmaları yaptı. Popüler Tarih ile Aydınlık'ta çeşitli yazıları yayınlandı.
1995 yılında Türk Çağdaşlaşması adlı eseriyle Sedat Simavi Sosyal Bilimler Ödülü'nü kazandı. 2000 yılında Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) geleneksel Burhan Felek Basın Hizmet Ödülü'ne layık görüldü. 2001 yılında Reklamcılar Derneği Orhan Koloğlu'nun yüzyıllık reklam arşiv koleksiyonunu satın alarak “Türkiye’de Reklamcılığın İlk Yüzyılı: 1840-1940” adıyla hem bir sergi açtı hem de kitaplaştırdı.
17 Nisan 2020 tarihinde 91 yaşında vefat etti.
Gazeteyle bilim ve fikir üretilmez, gazete kamuoyu ve zihniyet oluşturur. Zihniyet, fikirlerin kesinliğini kaybetmiş (flulaşmış) kısaca deforme olmuş şeklidir. Buna gazete kültürü denir.
Atatürk hiç bir zaman kendi hayranları çoğaldığı zaman toplumlumuzun çağ atlamış olacağını söylememiştir. Aksine Türkiye ve Türk toplumu hayranlıkları çekecek düzeye eriştiği zaman hedefe ulaşılmış olacağını vurgulamıştı.
2024 yılı içerisinde bakmayı düşündüğüm kitaplar..
+neden okuyacaklarım listesine eklemedin de böyle ileti şeklinde yazdın bunları?
-çünkü okumayı değil bakmayı düşünüyorum. baktıktan sonra okuyup okumayacağıma dair karar vereceğim.
Abdülhamid Gerçeği
Sonra güzel bir haber aldım :)
Sonra gecikmiş olan bir sözümü yerine getirdim:) Elhamdülillah 🤲
Eeee bu kadar güzelliği taçlandırmak gerekirdi:) Kendime de
(Spoiler)
Murat Bardakçı'nın bir videosunu izlemiştim zamanında orada bir kitap söylüyordu İttihat ve Terakki ile ilgili o videoyu arıyordum, "'Hilafet Makamı İngilizler'in Baskısıyla Kaldırıldı' Canlı Yayında Fahrettin Paşa Tartışması.." başlıklı videoya denk geldim. Videoda
Nerdesin şevketlim, Sultan Hamid Han?
Feryâdım varır mı bârigâhına?
Ölüm uykusundan bir lâhza uyan,
Şu nankör pezevengin bak günâhına.
Târihler ismini andığı zaman,
Sana hak verecek, ey koca sultan;
Bizdik utanmadan iftira atan,
Asrın en siyâsî padişâhına.
Diyenler mi haklı yoksa
Ey şanlı avcı,damını bihude kurmadın
Attın fakat ne yazık ki yazıklar ki vurmadın!
Diyenler mi?
İkisi de haklı değil,bir gün gelecek ve acaba Türk halkı tarihi basit yüzeysellikten uzak bilimsel bir açıdan ele alabilecek mi?Abdülhamit Han Kızıl Sultan mı gavsı ekber mi,iyi mi kötü mü?Tüm sorulara bilimsel cevaplar bulmak için bu kitap harika bir kaynak fakat bu kadar az okunması üzücü.
Kaynakçası olmayan bir eleştiri yazısı ne kadar ciddiye alınabilir? Kitapta yer alan karikatür çizimlerinin bu denli alaycı bir üslupla yapılması ne kadar ciddiye alarak okuyacağımı etkiledi. Eleştirilerinde okunması gerek her tezin anti tezine de bakmamız gerek ama böyle değil.