Sema Temizkan yazarının yeni çıkan kitapları, basım tarihine göre yayınlananlar
Hakkında
İstanbul’da doğdu. Tepebaşı Olgunlaşma ve Tekâmül Enstitüsü’nde okudu. Ailesinin kültürel çeşitliliği sayesinde kurulan aile sofraları, onu farklı lezzetlerle tanıştırdı. Beyoğlu’nda yanında büyüdüğü anneannesinden İstanbul mutfağını; Markiz, Lebon ve İnci pastanelerinde bir dönem çalışmış olan annesinden, pasta, şekerleme ve reçel gibi tatlıların inceliklerini; eskilerin meşhur Fischer Lokantası’nın şefi olan, –ailesinin bir yakını– Harvoth Karoly’den, Macar ve Avrupa mutfağının inceliklerini öğrendi. Bütün bu rastlantılar, yaşamın içinde varlık nedeninin ‘yemek’ üzerine olduğunu düşündürmeye başladı.
Hayatın akışı evlendiği zaman da –yemeği ön planda tutmasını istercesine– Eskişehir düğünlerinin baş aşçısı Lütfiye Temizkan’ın gelini olmasını sağladı.
Sivil toplum kuruluşlarında ve çeşitli mutfaklarda çalıştı. 1997-1999 yılları arasında Yaşam Radyo’da yayınlanan ‘Yaşamın Ağız Tadı’ isimli programın yapımcı ve sunuculuğunu yaptı. 2001 yılında Radyo 92.3’te yayınlanan ‘İstanbul İstanbul’ programında ‘Geçmişten Günümüze İstanbul’un Ağız Tadı’ bölümünü sundu. 2008 yılında uydu üzerinden –İngiltere’den yayın yapan– Dem TV’de ‘Eskimeyen Tatlar’ programının yapımcısı ve sunucusu oldu.
2002 yılında Bizanslı Yemekler, 2007 yılında da Reçel Deyip Geçme kitaplarını yazdı. Halen İstanbul Balat Kültür Evi’nde semt kadınları ile etkileşimli yemek çalışmalarını sürdürmektedir.
Kelime karşılığı 'turş' Farsçadan gelmektedir; ekşi veya tuzlu, ağız yakan anlamındadır. Turşi ise ekşi, tuzlanıp sirkeye yatırılmış sebze olarak tanımlanmaktadır.
Bizden oldukça uzak diyar olan Çin’de ortaçağdan kalma bir adet ise, şu sihirli 'iksir' cümlesini doğrular niteliktedir; bir köylünün kız çocuğu doğduğunda, her yıl bu evin kızı adına değişik bir sebzenin turşusu kurulur. Kavanoza konulan sebze katlarının arasına kristal tuz taneleri atılarak, hiç su konulmadan yapılan bu turşuya Çinliler, 'zhacai' derler. Tuzun, sebzeler üzerinde yarattığı etki sayesinde, sebzelerin suyu yavaş yavaş kavanoza yayılmaktadır. Salamura dediğimiz bu su, havayla temas etmediği sürece yani hiç açılmadan, evin kızı evlenene kadar dayanır. Bu bir anlamda, zhacai’nin ne denli dayanıklı olduğunun ispatıdır. O dönemde, kavanoz adedi oniki ya da onbeş olunca evin kızı evlendirilirmiş...
Damat adayına kızını vermeyen annelere ve babalara ithaf edilen; "Aman vermesin de, turşusunu kursun!” cümlesinin buradan doğduğu düşünülebilir.
Kıbrıs'ta ´pulya` denilen bir kuş türünden turşu yapıldığını ve geçmişten bu yana meze sofralarının çeşitlerinden biri olduğunu öğreniyoruz.
Yakalanan minik kuşlar, tüyleri yolunarak, içleri ayıklanmadan haşlanıp bir tabakta soğumaya bırakılıyor. Soğumuş olan kuşlar daha sonra bir cam kavanozun içine yerleştiriliyor ve üzerine sirkeli tuzlu su ile birlikte, defneyaprağı, kereviz sapı ve koruk ilave edilerek kavanozun kapağı sıkıca kapatılıyor. Yirmi gün kadar bekletildikten sonra da turşu hazır oluyor.
MALZEME ve HAZIRLAMA:
Şeftali, zerdali, badem, kayısı, elma, erik, armut, kiraz gibi ağaçların yere düşmüş ham meyveleri toplanır. Hepsini iyice karıştırıp cam şişelere ya da taş bir kaba koyduktan sonra üstü -çok sert- bir sirke ile örtülür. Şişelerin ağzı bir parça deri ile kapatılır ve 30-40 gün bekletildikten sonra turşu hazır hale gelir.
Not: Aynı malzeme ve aynı yöntem ile altında ufak bir musluk olan testilerde yapılan içeceğe de 'tükenmez’ denilirdi. Küçük musluktan doldurulan suyu içilip eksildikçe, sırasıyla muşmula (töngel), elma, armut gibi meyveler eklenerek su ilave edilirdi. Bu eklemeler sayesinde kolay kolay bitmediği için tükenmez adını almıştı.
Bu incelemeyi Adile Naşit ve Münir Özkul'a ithaf ediyorum. youtube.com/watch?v=FQ_7cab...
İkisini anmışken Ziya'yı da analım; #30983294
Geleneksel kültüre merakım çocukluktan gelir. Her şey bir atasözü ile başladı. İlk duyduğumda çok yadırgamıştım. Herhangi bir şeyin, böylesi ifade edilebilmesinin, birkaç
Apartman kitaplarının peşini kovalarken öyle güzel apartmanlarla kesişiyor ki yolum.Bu ayki apartmanın #mısırapartmanı gerçekten var olan bir apartman. İstanbul’un hafızasında yer etmiş apartmanlardan biri. Üstelik yazarı @sematemizkan tarihini araştırıp okuduklarına dayanarak anlatmamış bu apartmanı. İçinde yaşamış, balkonunda ailecek yaptıkları