“Yalnızlığı çileden çıkaracak kadar yalnız“; ve ozan...
“Seviyorum ülkemi, Sinoplu bir balıkçının sevdiği kadar
Alnımda yağmur lekeleri; gözümde bir
zeytin tanesinin kederi durur
Seviyorum ülkemi: Denizler, ırmaklar, dağlar
Kalbimde bir saka kuşu büyür
Ama yalnızım, konuşmuyor sokaklar“
“İşte pelikan dolmakalemimle üç kere yazıyorum:
Şairler başkaldırın! Şairler başkaldırın!
Şairler başkaldırın!
Bu defilede hiç değilse boyunuz uzun görünür...“
(Arka Kapak)
şiir, 8
Seni, gülüşü gül olup da açan kız
Uzandığım her kapıda yüzümü saran esinti
Seni, yürüyüşü yağmur, kokusu nergis
Seni, turuncu düş, seni deniz mavisi...
(...)
....................
Ve çocuklar bakıyorlar yüzümüze
Bir şeyleri sormak, anlamak ister gibi.
Kim yanıt verecek şimdi onlara?
Neye yarar bütün bu sözler,
Yazılmış yazılacak yığınla şey?
Artık unuttuk, onların düşlerini de
Çoğu şey gibi bu kargaşada
Soruyor yedi yaşında bir çocuk:
- Niye bu silah sesleri, niye bu ölümler baba?
Analar çocuklarının ölümlerini düşünüyorlar
Kendi ölümlerinden daha çok.
Sokaklara bakan pencerelerde
Gözlerinin izi kaldı artık.
..............................
Gencecik tarihler düşüyor
Mezar yazıtlarına yaşlı mermerci
(Mezarlığın yakınında dükkanı olan adam).
Soruyorum: - Alıştın mı buna baba?
- Mermer çatlamıyor diye şaşıyorum
Yavrum, elimin altında!
Ülkemin üstündeki bu alacakaranlık,
Bu belirsizlik, bu umarsızlık, bu korku biterse eğer
Halkım bu ufkun nereye uzanacağını bilirse bir gün
Şiirler yazarım o zaman, saf ve belki de
Oyun olsun diye boş, anlamsız...
Alacakaranlık yok artık bü dünyada
Kopkoyu bir karanlığa çekiyor ülkemizi
Suskunluklar, bekleyişler, korkular
Çoğu kimse kaplumbağaları aklına bile getirmeden
Kalın bir kabuk uyduruyor kendine;
Gerektiğinde başını içeri çekebileceği...