Öyleyse, aslında meta neydi? Meta önce, insanın belli bir gereksinimini karşılayan, sonra da bir başka şeyle değişilebilen bir nesneydi. Meta olabilmesi için emek ürününün her şeyden önce insanın herhangi bir gereksinmesini (buğday, masa, nal, tablo gibi) karşılaması, ikinci olarak da, başka şeylerle değişilmeye elverişli olması gerekiyordu. Köylünün, kendi doğrudan tüketimi için yetiştirdiği buğday onun beslenme gereksinmesini karşılıyordu, ama bunu atının nalıyla değiştirdiği anda meta niteliğini kazanıyor ve böylece buğday ile nal, bir yandan köylünün, öte yandan nalcının gereksinmelerini karşılayan, değişime konu olabilen nesneler, metalar halini alıyorlardı. Demek ki, doğrudan tüketim için değil, ama değişim için, satış için üretilmiş ürüne, ekonomi-politikte meta adı veriliyordu.