1956 yılında Tenessee, Chattanooga'da doğdu. Çocukluğu ve gençliği burada geçti. 1978 yılında Harvard Koleji, Japon Sanat Tarihi Bölümünden mezun oldu. 1980 yılında Columbia Üniversitesi Japon Sanat Tarihi yüksek lisans bursu kazanan Golden; Mandarin Çincesi öğrendi. Bir yıl süresince, Bejing Üniversitesinde çalışmalar yaptı. Daha sonra, Tokyo'ya giderek bir dergide çalışmaya başladı. Bir süre Japonya'da çalışan yazar, Amerika'ya dönerek, 1988 yılında Boston Üniversitesinde İngiliz dili konusunda uzmanlık diploması aldı. Karısı ve çocuklarıyla birlikte Massachusetts, Brookline'de yaşamakta olan Golden; Boston civarında bir okulda, edebiyat öğretmenliği yapmakta ve yazılarına devam etmekte
“Babamın yüzü kırışıklıklarla doluydu ve her kırışığa bir sorunu yerleştirmişti, öyle ki, artık
bu yüz onun yüzü değildi de, her dalında bir kuş bulunduran bir ağaç gibiydi…”
Əminəm ki, əgər ağrı və həyəcan hələ də qalmış olsaydı, mən heç vaxt öz hekayəmi danışa bilməzdim. Ağrıdan azad olmamış onun barəsində sakit və xoş məramla danışmaq çox çətindir.
Herkese Merhabalar,
An itibariyle kitabı bitirdim ve hemen yorumunu girip arkamda bırakmak istiyorum. Zamanında filmi çıktığında bayağı reklamı yapılmış ve aklımda kalmıştı. Filmi de izlemedim henüz. Kitabı ise yaklaşık 3 senedir bekliyordu. Okudum sonunda. Yazarın dili ve üslubü güzeldi ama bir şeyler eksikti. Okumasanız bir şey kaybetmesiniz
Bir Geyşanın anıları
Bu kitabı okurken pek çok kişi bana okumayı düşündüklerini söylediler. Bence düşünmeyin, hemen okumaya başlayın.
Karşılıklı oturmuş, şık giyimli her haliyle asil ve ağzından bal damlayan bir hanımefendiyle kahve içip sohbet ettiğinizi düşünün. Ben kahve diyorum ama siz isterseniz çay ya da başka bir sevdiğiniz bir içecek olabilir. Ne içtiğinizin bir önemi yok zira öyle tatlı, samimi bir sohbettesiniz ki, bu güzel ortamın hiç bitmemesini istiyorsunuz. İşte kitap bana yılların birikmişliğini anlatan bir dostun samimi ve sıcak sohbetini dinliyormuş gibi bir his yarattı. Dramatik hikayeleri pek tercih etmem aslında, beni çok fazla etkilediklerinden, hüzünlendirdiklerinden dolayı. Gel gelelim kitap sizi öyle bir içine alıyor ki, bir anda 1930'ların Japonyasına küçük bir kentine Gion'a gidiyorsunuz. Küçük bir kızın hüzünlü hikayesine. Yaşadığı onca zorluklar ve inanılmaz bir mücadele kimin hayatı kolay ki. Sayuri size bütün hatalarını, tutku dolu aşkını ve kaderin savurduğu bir rüzgarla başından geçenleri öyle güzel anlatıyor size hayranlıkla dinlemek kalıyor. Tam her şey yoluna girdi derken 2. dünya savaşı 1940'lı yıllar hayatta kalma mücadelesi ve savaş sonrası her şeyin yıkıldığı yok olduğu zamanlar.
Ben çok keyif aldım. Belkide Japon kültürüne karşı özel ilgimden dolayıdır kim bilir.
Keyifli Okumalar...
Anlatımı su gibi akıcı, betimlemeler gerçekten çok başarılı. Kitabı okuduktan sonra filmini izlemek ne kadar mantıklı olur bilmiyorum ama kafamda tasarladıklarımı biraz daha görsel hale getireceğini umuyorum. Kitap gibi olamaz kesinlikle farkındayım, zaten aynı tadı beklemiyorum.
Küçücük bir kız çocuğunu, genç bir kızı, çırak bir geyşayı, yetişkin bir geyşayı, olgun bir kadını nefis bir şekilde aktarmayı başarıyor kitap size.