Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Ayhan Yücel

Ayhan YücelSevincini Bulmak yazarı
Yazar
8.5/10
2 Kişi
10
Okunma
2
Beğeni
996
Görüntülenme

Ayhan Yücel Sözleri ve Alıntıları

Ayhan Yücel sözleri ve alıntılarını, Ayhan Yücel kitap alıntılarını, Ayhan Yücel en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Hareket... O, yerinde; çizgilerini, kalemine çekicini vurmakla çizen bir taşçının hareketi, bir fırçanın hareketi, bir kara kalemin hareketi, veya cetvel kenarında kayan kalemi kullanan bir elin hareketi veya sağır ve körlerin dahi anladığı dil; sevginin, bir terazide sembolleşen adaletin, saygının, hareketi kısacası bir insanın hareketi ama bir iradenin hareketidir. Zira bu irade olmadıkça hareketin fıgürleştiği el, onun müzikleştiği dil, aydınlandığı göz; zehir sunan bir el yılanla yarışa çıkan bir dil, okların çıktığı ve dilimizin “kem” dediği bir gözdür. Öte yandan bu irade oldukça, hareket; tabiatı ve insanı okuyan gözden yine tabiatı ve insanı dinleyen kulağa veya sapan tutan elden ipek dokuyan ele, kaval tutan elden silâh tutan ele kadar ifade bulacak ve ferdi gayesine yaklaştıracaktır. Böyle olmakla beraber, yani onu bazen kalem tutan bir elde, bazen göğe açık kaldırılan bir elde, bazen seyreden bir göz veya dinleyen bir kulakta bulmamıza rağmen o bütündür.
Günün birinde, elma ağaçlarının güller açması ve güllerin de elma vermesi nasıl imkansız bir hadise ise, her insanın, kendi kaderini en zaruri şekilde kendi hareketlerinin ağı ile örmeyerek kendi varlığının dışında yaşayabilmesi de öylece imkansızdır.
Çeltüt Matbaacılık
Reklam
Bütün mesele sevincini bulmak dolayısı ile hayatı kıymetlendirmekte idi.
Hikâye şu: Vaktiyle “Baba Yuha” diye anılan bir zat varmış. Bu zatın bir âdeti de varmış; bazı cenazeler geçerken arkasından “yuha!” diye bağırırmış. Tabii birgün Baba Yuha da Allah’in rahmetine kavuşmuş. Bu defa cemaat cenazeyi mezarlığa götürürken “yuha.. yuha..” diye bağrışmaya başlayınca, meczub, tabutu içinde doğrularak; “öteki dünyaya onlar gibi gidiyorsam, bana da yuha!” demiş. Gerçekten bu yolculuğu beklemek, ona hazırlanmak ne büyük bir sanat. Günlük uğraşlarımızda ve çok defa bir düzensizlik neticesi, bazen de bir düzene uymak mecburiyeti içinde, beklemenin sıkıntısını çok, çok tadarız. İnsanoğlu sanki ıstırap duymak için yaratılmışcasına, ruhlarda duyguları inceldikçe acı duyabilme kabiliyetinin arttığına şahit oluruz. Denilir ki: “Hayatın âşıklar kütlesinde, hattâ saadet içinde bile duyulan ıstıraplı ve feryatlı samimiyeti dinlensin, yahut da yaşayanlar arasında en ince görüş sahiplerine yaşamanın ne olduğu sorulsun: Hepsinden duyulacak olan, varlığın acı tecrübesidir ve yokluğun hasretli arzusudur .
“Hareketimizin sonucu doğan şeyler, hareketimizin gıdasıdır.” İfadesini ele alalım, onun üzerinde düşünelim. Topyekün şahsiyetimiz, hareketlerimizin sonucu doğduğu halde o, hareketimiz için yine bir gıdadır: Olgun bir “şahsiyet” kuvvetli bir hamle kazandırır ve bu kuvvetli hamle “şahsiyet”e bir şeyler ilâve eder. Öte yandan “iyilik duygusu” harekete güzel bir vasıta iyi bir gıdadır. O duygu sayesinde hamleler yaparız, gayemize yaklaşırız ve yine bu hamleler iyilik duygusunu kıvılcımlar onu geliştirir. Bir başka olarak “estetik duygusunu” ele alalım. Hamlelerimizle gayemize yaklaşırken daha iyi kavradığımız kendimiz ve tabiat bu duyguyu kamçılar yani onun külünü kaldım, açığa çıkartır. Öte yandan biz bir ağaç karşısında, bir tablo karşısında, bir ahenk karşısında ruhumuza kanat takar, kendimizi orada kor fakat bir yanda uçarız yani hareket ederiz. İşte burada da hareketlerimiz estetik duygusunu doğurdu ve gıdasını ondan aldı.
Sevincimi buldum demek.. Bu mesele şahsiyetimizle de çok yakından ilgili. Şöyle ki; bir maddî benlik, bir ikinci olarak toplumun verdiği benlik, üçüncü olarak da ruhî benlik ayırdediliyor. İşte yaşadığımız duygular da bu üç unsurla ilgili. Benliğimizde bunlardan hangisi hâkim ise biz ona ait sevinçleri arıyor ve onlara koşuyor, onlara buldum diyoruz. Maddî ve sosyal unsurlar kendimizi onlar içine bıraktığımız nisbette şuurumuzun bize tanıttığı ruhî bilgiyi küçültüyor ve bu gerçek benlik, vücudun ve çevrenin verdiği şöhret ve menfaatlarla, onların getirdiği sevinçlerle değiştirilmiş oluyor. Bu sebepledir ki; ruhî hayatın bütününü içine alan şahsiyetin meydana gelmesi ruhî benliğe ait sevinçlerin yaşanması ile beliriyor. Gerçekten, sevincini hakikatte bulan adam; âlim olarak karşımıza çıkarken, sevincini iyilikte ve güzellikte bulan adamı da gerçek bir ahlâk ve sanat adamı olarak tanıyoruz. Allah sevgisi ise bütün hareketlerimizi, ihlâs içinde ibadete dönüştürerek dinî hayatın sevinçlerine kaynak oluyorlar. İşte maddî ve sosyal benliğe ait duygular arasında asıl ruhî benliğe ait sevinçlerin aranması, ayıklanması ve temizlenmesi hareketine “sevincini bulmak” diyoruz.
Reklam
Yalnızlık bir insanın kendisini tanımasına vesile olur denir. Bunun gibi arkadaşlıkta da bir insanın çeşitli cepheleri ortaya çıkar. Adeta, insan var olduğunu bir arkadaş yardımıyla hisseder; bunun gibi kendinden başka bir insan varlığını görmek ise en büyük mutluluktur. Bu mutluluk insan varlığını tanımak ve kendi varlığını duymaktan doğan bir sevgiyle beraberdir. Bu sebeple iyi bir arkadaşta sevgi vardır, mutluluk vardır, huzur vardır. Yalnız kendi varlığını hissetmeye dayanan bir arkadaşlık hastadır. Bunun özünde yalnız “ben” vardır. Bazen insan varlığını görmekten doğan bahtiyarlık, sevgi ve bir mesuliyet duygusu arkadaşlıkta bir tarafa kendini unutturur da hep “sen” dedirtir. Bu bir tutkudur ve her iki hale de arkadaşlık istismara müsaittir. Halbuki arkadaşlığın tahammül edemiyeceği şey istismardır. Zira arkadaşlık gönüllülük ister, istismar ise bu gönülüllüğü görmemek veya çiğnemek demektir. Gönüllü olan taraf, kendi gönlünde zaruretler bulur, karşılık beklemez, lâkin gönüllülüğüne de toz konsun istemez, onun için hassas olur. Arkadaşlıkta fedakârlık ve gönüllülük, kan bağının veya bir ortaklığın yani bir menfaatın icabı değil, içten gelen bir duygu ve içten gelen bir hareketin yansımasıdır. Bunun için de arkadaşlık büyüktür, kutsaldır.
Dünyanın çilesi karşısında sevgisini bulan, yükünü hafifletti ve kurtuldu. Herhâlde kurtulmak için sevmek, bir sevgiye sahip olacak kadar kurtarmak lâzım.
Birini sevmek demek onu şeffaf hale koymak demektir. Allah herşeyin arkasında mevcuttur.Lakin herşey yine Allah'ın görünmesine mani olur.Eşya karanlık, mahluklar fazla yoğundur.Birini sevmek demek onu şeffaf bir hale koymak demektir. V.Hugo
Ne acı...
Hâlbuki insana uzanamamak...
Sayfa 39 - Çeltüt Matbaacılık
46 öğeden 31 ile 40 arasındakiler gösteriliyor.