1962 yılında Samsun'da doğmuşum. İlk, orta ve lise eğitimimi Amasya ve Samsun şehirlerinde farklı yerlerde tamamladım. 1983 yılında Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümüne kaydoldum ve adı geçen bölümü 1987 yılında tamamladım. 1987-1991 yılları arasında Bolu-Mengen; Tokat-Çamlıbel; Samsun-Alaçam şehirlerinde anadolu lisesi, ortokul, lise öğretmenliği yaptım.
1992 yılında Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümüne Araştırma Görevlisi olarak girdim ve bu bölümde 1994 yılında Futûhî Dîvânı: Metin-İnceleme-Sözlük adlı eserle Yüksek lisansımı; 1998 yılında da Divan Şiirinde Mitolojik Unsurlar: Şahıslar Mitolojisi adıyla doktoramı bitirdim. 1999 yılında Ondokuz Mayıs Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Eski Türk Edebiyatı Anabilim Dalına Yardımcı Doçent olarak atandım.
Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesinden 2015 yılında emekli oldum. Temmuz 2015 tarihinde İstanbul Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nde öğretim üyesi olarak göreve başladım. Halen aynı fakültede çalışıyorum.
Sabah ezanı okunuyor.
Soğuk göklere sımsıcak bir meydan okuma bırakıyor:
-Allahu ekber,Allahu ekber!
Isınıyor o soğuk gökler, titriyor bu ilahî hitap ile ve tekrarlıyor:
-Allahu ekber,Allahu ekber!
Ezan bir çağrıdır.
Kalpleri ve kulakları,
-Namaz uykudan hayırlıdır'a açıklara
|
-Erken öldü,
-Genç öldü,
-Vakitsiz gitti,
-Ölümü beklenmiyordu,
-Ani ölüm...
Bunlar bizim ağızlarımızın gevelemeleri,
Her ölüm, tam da vaktinde ölümdür;
Ne erken ne geç:
"Allah, eceli gelince hiç kimsenin ölümünü ertelemez..."
Münafikûn-11
Okunmamış kitaplar olduğu müddetçe okumuş sayılmayız,
Sevilecek varlıklar bitmediği müddetçe sevmiş değiliz,,
Yapılacak sevaplar bitmediği müddetçe, sevap işlemiş saymayacağız kendimizi.
Birilerine ulaşılacak iyilikler kaldığı müddetçe kendimizi iyilik yapıyor saymayacağız.
Kazanacak gönüller bitmeyeceğine göre, kazandığımız gönüllere değil, kazanamadıklarımıza dikeceğiz gözlerimizi.
Peygamberimiz(sav) sabahlara kadar namaz kılarmış, çoğu zamanda ayakları şişene kadar.
Bir gün Hz. Aişe(ra) annemiz demiş ki:
-Yâ Resulalallah, senin gelmiş geçmiş günahların affedilmişken ibadete bu gayretin nedir?
Peygamberimiz buyurmuş ki:
-Allah’a çok şükreden bir kul olmayayım mı?
O, Allah’ın sevgilisi iken geldiği, olduğu hiçbir mertebeyi yeterli görmemiş ve daima dahanın peşinde olmuş.
Peki ya biz?
.
Kitap ismine bakınca ağır bir kitap izlenimi veriyor değil mi? Lakin muhtevası öyle değil gayet akıcı ve sempatik bir kitap.
Kitapta sayın Tokel bizlere sandığımızın aksine divan edebiyatının gündelik hayatla iç içe olduğunu izah ediyor. Bizlerde gündelik hayata uyarlanabilecek beyitleri okuyoruz. Baklava, mimari ve çocuk yetiştirmekle divan edebiyatının alakası olacağını düşünmezdim. Özellikle Fuzulinin bir gül için binlerce dikenin sulanabileceğini izah eden beytinin öğretmenlikle bağdaştırıldığı bölümü çok beğendim. Modern psikoloji ve klasik edebiyat ile divan şiirlerinin bağdaştırıldığı kısımlar da yine güzeldi. Velhasıl farklı bir kitap efendim. Okuyucuya orijinal bakış açıları sunabiliyor. Divanın abus çehreli olmadığını ve faülatün-faülün gibi sıkıcı kalıplara sığamayacağını anlıyorsunuz. Bilhassa edebiyat meraklılarına tavsiye ederim.
Allah cc, “Yeryüzünde kaç yıl kaldınız?” diye sorar.
“Bir gün veya günün bir bölümü kadar kaldık; işte, saymakla görevli olanlara sor” derler.
Allah cc yine buyurur:
“Pek kısa bir süre kaldınız; keşke bunu (dünyada iken) bilmiş olsaydınız!
| Mü'minün süresi, 112-114.ayet
Esselamu Aleyküm.
Sizin Ömrünüz Kaç Saniye!
kitabın ismi bile
Selâm gençleeer. Ön yargılı olduğum, kesin edebî dilin yoğun olduğu bir kitap diye düşündüğüm bir eser kendileri. Fakat öyle çıkmadı. Yazarın üslubunu çok beğendim. Hem öğretiyor hem de muhabbeti eksik etmiyor. İçerik bakımından da epey zengin. Okuyun der miyim? Kesinlikle derim.
İyi okumalaaar.