İbn Hacer el-Heytemî, 909/1503 yılında Mısır'da doğmuş Şafiî ulemâ­sından bir zâttır. Dedelerinden biri çokça sustuğundan dolayı taşa benzetilmiş, "hacer" nispesi oradan gelmiştir. Çeşitli İlimlerde eseri bulunan Heytemî 974/1566'da vefat etmiştir.
Heytemî, el-Fetâvâ'l-hadîsİyye adlı eserinde her zaman Resûlullah (s.a.) ile yakaza halinde görüşmenin, ondan ilim almanın mümkün olduğunu be­lirtmiş, daha önce İsimlen geçen Bârizî, (ö.438/1046), Gazâlî (0.505/ 1111), İbn Ebî Cemre (Ö.699/1300), Tâc es-Sübkî (Ö.711/1311), Afif el-Yâfiî (0.768/ 1363) gibi âlimlerin bu fikirde olduklarını söylemiştir.
Hatta bir velinin hazır bulunduğu bir mecliste, fakihin biri bir hadis ri­vayet etmiş, o veli de "Bu hadisin aslı yoktur" demiştir. Orada bulunanlar, bunu nereden bildin? diye sormuşlar, bunun üzerine o veli:
İşte Nebiyy-i Ekrem (s.a.) burada duruyor ve ben böyle birşey deme­dim buyuruyor" diye cevap vermiştir. O sırada perde kalkmış, fakih de bu gerçeği görmüştür. Heytemî, bu olayı anlatmakla yetinmiş, keşifle tashih e-diimeyen bu hadisin hangi hadis olduğuna dair bir açıklamada bulun­mamıştır.
Gerçekten Resûlullah (s.a.)'i yakaza halinde yani uyanık halde görmek mümkün müdür? Bir kısım âlimler bunu imkan dahilinde görmezken bir kıs­mı da bunun mümkün olabileceğini iddia etmişlerdir. Heytemî, bunun ger­çekleşebileceğini doğrusunun da bu olduğunu savunmuş, Buhârî'nin Sa-hîh'inde zikredilen "Beni uykuda gören uyanıkken de görecektir hadisini delil göstermiştir. Nitekim Gazâlî, el-Munkız mine'd-dalâl adlı eserinde sûfilerin yakaza halinde melekleri, peygamberleri görebileceklerini seslerini İşitebileceklerini ve onlardan bir takım şeyler öğrenebileceklerini söylemiş, [998] öğrencisi İbnü'l-Arabî (ö.546/1151) ve diğer âlimlerden İbnü'1-Hâc (0.737/ 1336) da Peygamber (a.s.)'ı yakaza halinde görmenin zorluğunu kabul et­mişler, fakat bunun mümkün olduğunu belirtmişlerdir.
Hz. Peygamber ile yakaza halinde görüşebilmek zor bir durum olmakla birlikte bu hal her mümin için geçerlidir. Onu görebilmek için belli bir ilim seviyesinden daha ziyade onun şeriatına ve sünnetine bağlı muttaki bir kul olma şartı yeterlidir. İşte Abdülaziz ed-Debbağ bunlardan biridir.
İbn Dakîk diyor ki: “Yapılan günahın zararı tek yönlü olarak düşünülmemeli, diğer zararları da göz önünde bulundurulmalıdır. Çünkü günahın bir tek zararını düşünüp hüküm vermekte insan bazan yanılabilir. Meselâ, içkinin zararlarından ilk akla gelen sarhoşluk ve akli dengenin bozulmasıdır. Şayet biz, içkinin bu zararını tek yönlü olarak ele alırsak, az miktarda içkinin kebâirden olmaması gerekir. Çünkü bir kaç damla içki sarhoşluk vermez. Hâlbuki şarabın bir katresi dahi haram ve bir damlasını içmek de kebîredir. Çünkü az, insanı çoğa götürür. İşte bu zarar, o katreyi büyük günah yapar”.
Ebû Hureyre radıyallahu anh’den rivâyete göre şöyle demiştir: “Resûl-i Ekrem’e:
“İnsanları en çok cennete koyan nedir?” diye sordular. Resûl-i Ekrem:
"Allah’tan korkmak ve güzel huy,” buyurdu.
“İnsanları en çok cehenneme koyan nedir?” diye sordular. Resûl-i Ekrem:
"Ağız ile feredir, yâni haram lokma ile zinadır, ” buyurdu.
"Ayıbı belirtilmeden satılmış kusurlu bir kumaş elbisenin bedeli içine karıştığı için vekilinin kendisine getirdiği malın tamamını tasadduk etti.Kûfe'de bir koyun kaybolduğunda koyun eti almadı."
“Yâ Rabbi! Bu senin Habibin, ben de kulunum. Şeytan da düşmanın. Eğer beni bağışlarsan habibin sevinir, kulun kazanır, düşmanın üzülür.
Beni bağışlamazsan habibin üzülür, düşmanın sevinir, kulun helak olur.
Yâ Rabbi! Sen habibini üzmekten, düşmanını sevindirmekten, kulunu helak etmekten daha cömertsin.
Yâ Rabbi! Araplar arasında asil insanlar vefat ettiklerinde kabri başında kölesini azat etme geleneği vardır. İşte Alemlerin Efendisi vefat etti. Kabri başında beni cehennemden âzât et”.
İslam’da Helaller ve Haramlar her evde mutlaka olması gereken, harika bir kitap! İnsanın kalbi hastalıklarının sebeplerini ve tedavi yöntemlerini ayetler ve hadisler ışığında anlatıyor.
Heytemi; kitabı yazma sebebinin, kebairlerin çoğalması, insanların gizli ve aşikare günahlardan kaçınmamaları olduğunu ifade etmiş.
Su gibi akıp giden bir anlatımı, insan ilişkilerini ve insanların ruh sağlıklarını olumlu yönde geliştiren tavsiyeleri var hadislerin ışığında.
Ebu Hanife asıl ismi Numan olup hicri 80 miladi 699 yılında Kûfe'de doğmuştur aslen İran kökenlidir dedesi Zuta İran'ın ilk fetihlerinde müslüman olup Numan adını almıştır. Ebu Hanife gençliğinde kelam ilmi ile ilgilenmiştir Basra'da eğitim görmüştür kendi döneminde Mutezile mezhebi ve diğer bozuk mezhepler ehli sünnete çattığı
İlk başlarda sıkıcı geldi ama sonraki sayfalarda örnek alınması gereken davranışlar yaşantılar insanı derinden etkileyen sözler.... herkesin okuması gereken bir kitap
Okumak güzeldir... Ağaç sulandıkça insan okudukça yeşerir
İbn Hacer el-Heytemî, bu eseriyle Mehdî'nin hakkında özet denilebilecek bir içerik ve hacimde kitap yazmak istemesinin ürününü ortaya koymuştur. Yani Mehdî hakkında kısa ve öz, aynı zamanda klasik bir eser okumayı arzu edenlere güzel bir fırsat sunmuş oluyor...
Kitabın tercüme ve imla hataları had safhadaydı. Böyle değerli bir eseri özensiz ve titizlikten uzak bir tavırla tercüme etmek, maalesef kitabın şanına yakışmıyor ancak bu hatayı kitaba izafe etmek tabii ki doğru olmaz.