"Once we start to question what we've been taught about sex and sexuality within dominant discourse, one of the possibilities that opens up is to go further upstream and to become more aware—if we're not already—of how power and oppression operate, not just in our individual lives but also on a systemic level. If we become more present, more connected to our own aliveness and creativity, more capable of intimacy with ourselves and others, and better at consent in all aspects of our lives, we can often become more interested in changing the world. This could involve addressing those wounds of separation, disconnect, dissociation, and violence at their sources, including colonialism, racism, anti-Blackness, classism, ableism, and patriarchy. If our own bodies, other people's bodies, and the body of the Earth are no longer non-consensually treated as commodities, our politics often cannot help but change."
"For Jean-Paul Sartre, we're in 'bad faith' if we deceive ourselves that we have to be in a certain way. Rather, we're in a constant process of self-creation and are both free and responsible for what we create."
"Gerekli̇ olduğu hissedi̇len her türden dönüşümde ısrarcı olunması her zaman bir cesaret ürünüdür. Hepimiz, bedenler olarak, bi̇zi̇ şeki̇llendi̇rmekte etki̇li̇ olan normlarla nasıl yaşayıp onlara karşı nasıl duracağımızı anlamakta etki̇li̇ bi̇r konum alırız. İnsanlar, toplumsal cinsiyetlendi̇ri̇lmi̇ş yaşamlarının yönünü tayi̇n etmekte özgür olmalıdır."
Janice Raymond ve Shela Jeffreys, toplumsal cinsiyetin erkek egemen bir toplumda inşa edilme biçiminin tamamen politik nedenlere dayandığını ileri sürerek, trans ameliyatlarının bir tür kötürüm bırakma olduğunu dile getirmiştir. Trans bireyler çoğunlukla katı toplumsal cinsiyet rollerine meydan okuyan insanlardan ziyade heteronormatif tip söylemleri tarafından kandırılarak zaten baştan belli olan toplumsal cinsiyetlerden birini seçmeye mecbur bırakılmış insanlar olarak temsil edilir.
"Bir insanın değişmez şekilde belli bir kimliğe sahip olduğunu iddia etmek, kötü niyettir: insanların olduğundan başka türlü olabilme ve başka türlü seçim yapabilme özgürlüğünü reddetmektir."
"Normal" ve "anormal", "işlevsel" ve "işlevsiz" olarak görülen cinselliklerde tarih boyunca yaşanan değişimler, insanları bu kavramlar temelinde sınıflama fikrini ortaya çıkarmıştır. Keza, "normal" ile kast ettiğimiz şey de sorgulanmaya açıktır. Son zamanlarda listelenen pek çok "parafili" (anormal cinsel arzu) hem çok yaygındır hem pek çok kişi bunları rıza göstererek hayata geçirmektedir. Üstelik de bu arzuları hayata geçirenler psikolojik açıdan kendilerini iyi hissetmektedir. Öyleyse bunları neden anormal olarak niteleyelim ki? Büyük çaplı pek çok araştırma, insanlığın yarısının cinsel sorunları olduğunu göstermektedir. "Cinsel açıdan işlevsiz olmak" normal değil midir? Veyahut tam da cinsel açıdan işlevli olma fikri bu işlevsizliğin sebebi olabilir mi?
Queer çalışmaları, lezbiyen ve gey çalışmalarının ötesine geçip öteki cinsellikleri de bünyesinde barındıran ve heteroseksüellik de dahil olmak üzere bir bütün olarak cinselliğe eleştirel yaklaşmaya çalışan akademik bir disiplindir. Bu, pek çok kadın çalışması bölümünün giderek toplumsal cinsiyet çalışmaları bölümüne dönüşmesine çok benzer; çünkü erkeklik ve öteki toplumsal cinsiyetler de önemli çalışma alanları arasındadır.
“Kişi, hiçbir zaman tam olarak gerçekleşmemiş bir öznelliği yapısöküme uğratamaz. Öznenin ölümünü ilan etmek için öncelikle kişinin kendi adına konuşma hakkının kazanılmış olması gerekir.”