Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Nedim

NedimNedim Divanından Seçmeler yazarı
Yazar
9.5/10
5 Kişi
20
Okunma
73
Beğeni
2.165
Görüntülenme

Hakkında

17. yüzyıl sonu ile 18. yüzyılın ilk çeyreğinde yaşamıştır. Asıl adı Ahmed olan Nedîm; İstanbul'da 1681'de[1] doğdu. Babası Mehmed Efendi; Sultan İbrahim'in iktidarı esnasında kazaskerlik görevinde bulundu. Küçük yaşlarda medrese eğitimi alan Nedîm; burada Arapça ve Farsça öğrendi. Daha sonra fıkıh eğitimi aldı. Bir şair olarak tanınma gayreti içindeki Nedîm, Osmanlı Sadrazamı Ali Paşa'ya birkaç kaside yazdı. Ama Topkapı Sarayı'na girişini sağlayan Ali Paşa'nın halefi olan Nevşehirli Damat İbrahim Paşa'ya yazdığı kasideler oldu. Lale Devri'nin sadrazamı olan Damat İbrahim'in himayesi altında daha sonra kendisini meşhur yapacak olan eserlerini ve yaşam tarzını ortaya koydu. Şair gerek yaşamı, gerekse şiiri ile estetik, sanat ve eğlence eğilimleri ile göze çarpan bu devrin önemli bir temsilcisi olarak kabul görmektedir. İzn alub cum'a nemâzına deyû mâderden, Bir gün uğrılayalım çerh-i sitem-perverden. Dolaşub iskeleye doğrı nihân yollardan, Gidelim serv-i revânım yürü Sad'âbâde." Günümüz Türkçesi: Anne(n)den cuma namazına (gideceğiz) diye izin alıp Zalim felekten bir gün çalalım. Issız yollardan iskeleye doğru dolaşıp, Yürü uzun boylu sevgilim Sadabad'e(eğlence mekanı) gidelim. Nedîm'in Patrona Halil İsyanı esnasında öldüğü kabul edilmekte ama bunun içeriği hususunda ihtilâflar bulunmaktadır. En meşhur rivayet, isyankârlardan kaçarken Beşiktaş'taki evinin çatısından düşerek öldüğü yönündedir. Diğer bir rivayette aşırı alkolden öldüğü söylenir. Bir başka rivayet ise, Damad İbrahim Paşa ve şürekâsına yapılan işkenceden ötürü dehşete kapılıp korkudan öldüğü şeklindedir. Nedîm'in mezarı, Üsküdar'da Karacaahmet Mezarlığında bulunmaktadır.
Tam adı:
Şair-Yazar
Doğum:
İstanbul, 1681
Ölüm:
İstanbul, Beşiktaş, 30 Ekim 1730

Okurlar

73 okur beğendi.
20 okur okudu.
2 okur okuyor.
22 okur okuyacak.
1 okur yarım bıraktı.
Reklam

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Divan edebiyatı... Aşığım...
"Haddeden geçmiş nezâket yâl ü bâl olmuş sana Mey süzülmüş şîşeden ruhsar-ı âl olmuş sana"
Niçin sık sık bakarsın öyle mirat-ı mücellaya, Meğer sen dahi kendi hüsnüne hayran mısın kafir
Reklam
Haddeden geçmiş nezâket yâl ü bâl olmuş sana Mey süzülmüş şîşeden ruhsar-ı âl olmuş sana
Mani değil ( Gazel)
Ol peri-nu âşıka râm olsa dâ mani' değil Gündüzün olmazsa ahşâm olsa dâ mâni' değil Sine såf olsun heman reyb ü riyâdan zâhidâ Elde tesbihê bedel câm olsa dâ mâni' değil Hüsnünü seyreyleyim dê gördüğüm yer ol gülü Gülsitân olmazsa hammam olsa dâ mâni' değil
Hiç kimse sevgiliye iltifatı
Nedim
Nedim
kadar arşa çıkarmamıştır. “Güllü dîbâ giydin amma korkarım âzâr eder Nâzenînim sâye-i hâr-ı gül-i dîbâ seni” Yani, “İpekten gül desenli bir elbise giymişsin. Ama kumaşın üstündeki gülün dikeninin gölgesi seni incitir diye korkarım.”
“Güllü dîbâ giydin amma korkarım âzâr eder Nâzenînim sâye-i hâr-ı gül-i dîbâ seni” “İpekten gül desenli bir elbise giymişsin. Ama kumaşın üstündeki gülün dikeninin gölgesi seni incitir diye korkarım.”
Nedim
Nedim
Reklam

Yorumlar ve İncelemeler

Tümünü Gör
251 syf.
·
Puan vermedi
Nedim ve kaybettiklerimiz
Divan yazarlarınin çoğu mey, meyhane, kadeh, dudak, aşk gibi kelimeleri mecazi manada kullanırlar, gerçek anlamı ile kullanmazlar. Örneğin meyhane tabiri ile ibadet edilen yeri (tekke) aşk ile de Allah aşkını vs. Şair Bakide, Sultan Fatih'te, Kanunide, Aziz Mahmud Hüdayide, Esad Erbilide( Allah hepsinden razı olsun) durum böyledir. Ama Şair Nedim için bu tabirler gerçek anlamı ile kullanılmıştır. Acaba kitap okuyucuyu bu düşünceye mi yönlendiriyor diye düşündüm ve başka kaynaklardan da araştırma yaptım ama şairimiz o dönemin yozlaşmış ahlaki yapısını temsil ediyor gibi. Yaz ve kış aylarında yapılan eğlenceler, özellikle şimdinin Kağıthanesinde o zaman yapılmış Sadabat sarayı ve önündeki havuzda dünyevi aşklar, sevgiler( şimdinin Bodrumu gibi) koca imparatorluğun manevi kalelerine atılan bombalar gibi geliyor bana. Ki zaten ilahi tokat da geliyor, isyanlar, toprak kayıpları gibi. Oysa kuruluş ve yükseliş dönemi sultanları size emaneti bu amaçla teslim etmemişlerdi. Osmanlıyı temsil eden büyük hakan Fatih'in ruhudur, biz bunu kaybettik. Şairin şiirlerini bu nedenle sevemedim, Ömer Hayyaminkileri sevmediğim gibi. Lafız olarak güzel gelebilir ama mana nefse( nefsi emmareye) hitap ediyor, ruha değil. Allah onu da affetsin bizi de, ömür bir kez veriliyor yüksek değerlere talip olmak lazım, pişman olmamak için nefsi gemleyip susturmak ruhu yüceltmek lazım, bu da Efendimizin asm sünnetine uymakla mümkün
Nedim Divanından Seçmeler
Nedim Divanından SeçmelerNedim · Kültür ve Turizm Bakanlığı · 199220 okunma