Robert Musil kitaplarını, Robert Musil sözleri ve alıntılarını, Robert Musil yazarlarını, Robert Musil yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Mantık şu demektir: Her şart altında dürüst ama tutarlı, pervasız ve duygusuz davran ve asla soğukkanlılığını kaybetme! Çünkü dünyayı idare eden akıl değildir, var olduğundan beri hakkında boş laflar edilse de ona demirden mantıkla hükmetmek lazımdır!
Psikolojik bir konunun edebi haznesi cok guclu bir yazar tarafindan uyarlanmasidir.
Yazarin diger kitaplarini okumam icin olusan kucuk bir kopru niteligindeki kitaptir.
Iyi ki okumusum,iyi ki yazari tanimisim.
Ahmaklık ÜzerineRobert Musil · Kırmızı Kedi Yayınları · 2017787 okunma
"Kuşkusuz dalkavuklarda akıl takdir edi- lir, ama ancak koşulsuz itaatle birlikte olur- sa. Aklın yanında bu 'iyi hal' belgesi eksikse ve hükmeden kişinin yararına işlediğinden emin olunamazsa, akıllı kişiye akıllı değil de daha çok saygısız, küstah ya da hain denir; ve öyle bir durum doğar ki, hükmeden kişi- nin güvenliğini tehdit etmese de en azından onuruna ve otoritesine karşıymış gibi olur. Si- yaset alanında bunun örneği çoktur."
Bu konferansta Musil'in birkaç yerde ver- diği örneklerde "kadın"ı öne sürmesi, zaman zaman eleştirilmiştir. Musil'in örnekleme ya- parken neden temelinde kadın olan ifadeleri tercih ettiği doğrusu merak konusu.
Musil'in konferansının sonunda dediği gibi, ahmaklığa karşı en önemli çare, "alçak- gönüllü olmaktır". Alçakgönüllülük ise, gü- cün ve iktidarın tadını aldıkça bazı kişilerin uzaklaştıkları bir erdem.
Bu küçük metin ve içindeki fikirler şimdi her zamankinden de güncel ve büyük olası- lıkla daha uzun süre de öyle kalacak.
İlknur Özdemir
Bilgilerimiz ve becerilerimiz tamamlanmış olmadığından bütün bilimlerde, hüküm verirken genellikle aceleci davranmak zorunda kalırız, ama bu hatamızı bilinen si nırlar içinde tutmak için çabalamayı ve fırsat bulunca düzeltmeyi öğrenmişizdir, böylece yine işimizi belli ölçüde doğru görürüz. Hem gururla, hem alçakgönüllü davranarak verdi- ğimiz bu kesin hükmü ve eylemi başka alan- lara da taşımamıza bir engel yok; "Elinden geldiğince iyi, mecbur kaldığın ölçüde kötü iş gör, bunu yaparken yaptığın işteki hata sı- nırlarının bilincinde ol!" şeklindeki davranış kuralının, hayatı umut dolu biçimlendirme- nin yarı yolu sayıldığına inanıyorum
Sadece bir titreşimdi bu...
Ta içeride, derinlerde...
Belirgin dalgalar bile oluşturmadığı halde, ruhu gizlice, ama şiddetle titreten bir güç... Öyle ki, en şiddetli duyguların yarattığı dalgalar bile bunun yanında yüzeydeki küçük kırışıklar gibi görünür.
Ama bu konuları tartışmaktan zaten kimse pek hoşlanmaz. İnsanların dünya meseleleri hakkında çok zayıf açıklamalarla yetindiklerini görüyorsun işte. Hepsi göz boyamaca, hepsi yalan!
Geri zekâlılık!
Zayıflık.
Kesin bilmeyi istemek, kesin gitmeyi istemek gibidir, bir korkaklıktır. İnsan işini bir noktadan yapmaya başlamalı, yalnızca o konuda konuşmakla yetinmemeli!
Hatta dâhilik ve ahmaklık da kopmamacasına bağlı- dırlar birbirlerine; ahmak sayılmak, cezalandı- nılma korkusuyla yasaklandığından, insanlar fazla konuşmanın ve kendinden fazlaca söz etmenin ilginç bir yolunu bulmuşlardır: Yazar- lar üzerinden. Yazar, bütün insanlar adına ko- nuşarak bir şeyden tat aldığını ya da güneşin gökte durduğunu anlatabilir, kendi fikirlerini söyleyebilir, sırları açığa vurabilir, itiraflarda bulunabilir, kendi özeli olan konularda dü- şüncesizce hesap verebilir (en azından pek çok yazar bunu gözetir!) ve bütün bunlar öyle gö- rünür ki sanki insanlık aslında kendine yasak- ladığı bir şeye, istisna yapıp izin veriyormuş gibi olur. Bu şekilde durup dinlenmeden ken- dinden söz eder insanlık ve yazarın yardımıy- la aynı hikâyeleri ve olayları milyon kere anla- tır, sadece koşullar değişiktir, ama kendisinde ne bir gelişme ne de duyu zenginliği olmuştur.
Kendiliğinden anlaşılan ve bu nedenle sõy- lememize gerek görülmeyen bir çekinceyle, bu kendini beğenmişliğe kibir de diyebiliriz, gerçekten de bugün birçok ulusun ve devle- tin ruhuna hakim olan duygular arasında ilk sırayı tartışmasız kibir alır; ama ahmaklıkla kibir arasında eskiden beri içtenlikli bir ilişki vardır ve bu da belki bir işarettir.
Ahmak biri, genellikle sırf ahmaklığını saklayacak kadar akıllı olmadığı için kibirli durur; aslında buna bile gerek yoktur, çünkü ahmaklıkla kibir ara- sında doğrudan bir bağ vardır: Kibirli birinin bıraktığı izlenim, elinden geldiğinden daha az iş gördüğüdür; ince bir yerinden dışarıya buhar sızdıran bir makineye benzer. "Ah maklıkla gurur aynı ağacın meyvesidir." di yen eskiler bunu kastetmişlerdir, kibir, "insa- nın gözünü kör eder," diyenlerin doğru söy- lediği gibi. Kibir kavramıyla birleştirdiğimiz sey, gerçekten de performans düşüklüğüdür, çünkü "kibir" sözcüğünün esas anlamı, "ya- verrarsız" sözcüğünün anlamıyla hemen hemen aynidir.