Yürüyorum…
Vedalaşmadan gitmenin yelkenini içimin şu köşesine minber tayin ederek kaçıyorum buradan. İki yakamı bir araya getiren düğmemi arar iken bacaklarıma inen dermanı selamlamıyorum. Bir durup bakmanın yetim kalmış başını okşayacak bu elleri, yok yere kökünden kesmiş olduğumu bildiğim halde bu yokluğa ampute süsü veriyorum çağa sitem eden
canım,
uzandığın yerde yazıyorum,
yorgunum pek,
aynada yüzümü gördüm, âdeta yeşil.
havalar soğuk, yaz gelmeyecek.
haftada otuz liralık odun lâzım,
başa çıkılır gibi değil.
demin, sofada iş görürken
battaniyemi aldım sırtıma.
camlar, çerçeveler kırık,
kapılar kapanmıyor.
burda barınmamız imkânsız artık,
taşınmalı,
ev yıkılacak üstümüze.
kiralarsa dehşetli pahalı.
sana bunları ne diye anlatırım?
üzüleceksin.
derdimi kime dökeyim?
kusura bakma.