sanırım içimdeki sikimsonik düşünceleri dökeceğim. insanlardan midem bulanıyor, yaptığım her iyilik suistimal edildi ve saf bi gerizekalı olmam boktan olaylar yaşattı. beni bu hayata tutan tek şey yazmak ve filmler oldu. sinemayı seviyorum ve gerçekten çok güzel. bir yandan senaryo yazma çabam ve hayatımdaki sorumluluklar beni yıktı. ben. sadece ölmeden önce güzel izler bırakmak istiyorum. çünkü biliyorum ki bu dünyaya karşı sorumluluklarım olmalı. öğretmeyi ve yeni bakış açısı sunmayı seven biriyim. hırslıyım ve inatçıyım, uğraşmayı severim. topluma yararlı olacak şekilde çalışmak benim için cenneti bile ifade edebilir. okuduğum kitaplar beni geliştiriyor ve yazarak insanlara öğrendiklerimi anlatmaya devam ediyorum. alıntı paylaşmak bile okuyan kişinin bakış açısını değiştirebilir. boktan kişiliğimle yazdıklarım çok çelişiyor, benim tek soluklanma alanım yazmak oldu..
"Sevgisizliğin dayatıldığı coğrafyalarda aşk şiiri yazmak bile başlı başına başkaldırmaktır." ~Cahit Zarifoğlu~🌸
Reklam
Geceye biri kötü biri iyi bir anımı bırakacaktım da kötüden vazgeçtim. Çünkü onun sebebini, yaptıranı anımsayabiliyorum. İyi bir şeyler yazmak daha iyi. Belki anı olmaz ama bir anlık denk geldiğim bir şey. Çalıştığım yerde AVM'nin kapanışına birkaç saat kala milleti el dedektörü ile arıyoruz vs. Daha akşam ezanı okunmadan evvel metal dedektöründen geçmeyen yan taraftan geçen, yaklaşık benim yaşlarda elinde mavullar, omuzunda çanta olan güzel bir bayan gördüm. Görür görmez içimin yağları eridi, durduk yere bir rahatlama geldi. İstanbullu'ya yaptığım gaddarlığı ona yapmadım. Eğer İstanbullu'ya yaptığıma gaddarlık denilirse ki İstanbullu der. Neyse seslendim kendisine. El dedektörü ile yalandan arar gibi yaptım ve buyur ettim. Metal dedektöründen geçen çiftlerde gülüyor onlara bakıp "ulan böyle güzel hanımım olmadı" dedim. Bilmeden dua ettiysem Allah kabul etsin inşallah âmin. 😉
Yazmak , okumaktan büyük sanılır ama Aksine ikiside aynıdır
Franz kara
Franz kara
Sevgili Dost, Zarfın üstüne ismini yazıp postanedeki memura uzatıyorum. Memur zarfı geri uzatıyor bana. Üzerine yaşadığın şehrin ismini yazıyorum. Memur başını iki yana sallayıp, yine geri veriyor zarfı. Bu defa oturduğun semtin ismini ekliyorum. Hayret, zarf yine karşımda. Cadde ismi de yetmeyince, sokağının adını yazıyorum. Fakat memur ısrarla kaşlarını havaya kaldırmaya devam ediyor. Bu sefer apartmanın ismini yazmak zorunda kalıyorum. Memur; "Numarası!" diye azarlıyor beni. Apartmanın numarasını da yazıp, hışımla veriyorum zarfı. Memur ayağa kalkıyor. Bir adım geri çekiliyorum. "Daire numarasını da yazacaksınız!" diyor nazikçe. Daire numarasını da yazıyor; sonra kendimden emin bir şekilde gülümseyerek uzatıyorum zarfı. Memur önce cebinden bir mendil çıkartıp alnındaki terleri siliyor. Sonra sesini kalınlaştırarak: "Pul!" diyor. "Pul!"
Posta Kutusundaki Mızıka
Posta Kutusundaki Mızıka
Sevgisizliğin dayatıldığı coğrafyalarda aşk şiiri yazmak bile başlı başına baş kaldırmaktır..
Cahit Zarifoğlu
Cahit Zarifoğlu
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.