Akış
Ara
Keşfet
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
Kitap Türleri
Dergiler
Çevirmenler
İncelemeler
Alıntılar
İletiler
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.38.13
Ne İçin Varsan Onun İçin Yaşa ~ Hikmet Anıl Öztekin
.
Bir arayış romanına konuk oluyoruz. Bir bilet alıp trene binip yolculuğa bırakıyoruz kendimizi. O yol karşımıza neler çıkaracak bilmiyor ve bir bilinmezliğe sürükleniyoruz. 20li yaşlarından genç bir adam acısı ve birkaç kitabıyla beraber trene binip bir Avrupa turuna çıkıyor. Trene binmeden
Kitap hayalperest olarak adlandırılan erkek karakterimiz ile Nastenka ismindeki kadın karakterin 4 beyaz gece içinde yaşadıklarını anlatıyor. 4 gece bize çok az ama okudukça çok uzun zamanı ifade ediyor aslında. Nastenka’nın bir gece sokakta bir adam tarafından saldırıya uğrayacakken kahramanımızın onu kurtarması ile başlıyor kitap. Sonra ise bir araya gelip birbirlerine hayat hikayelerini anlatıyorlar. Sohbet arttıkça isimsiz kahramanımız Nastenka’ya aşık oluyor. Halbuki Nastenka en başta aşık olmaması gerektiğini söylemişti ama öyle olmuyor. Nastenka ise başka birisine aşık ve onun dönmesini bekliyor. Yani Dostoyevski’den bir aşk öyküsü okuyoruz. Bölümler ilk gece, ikinci gece, Nastenka’nın serüveni, üçüncü gece, dördüncü gece ve sabahleyin olarak isimlendirilmiş. Ben 1994 basımlı bir kitaptan okudum çevirisi gayet güzeldi. Kitap akıcıydı. Kitabı sevip sevmediğime karar veremedim. Arada kaldığım bir kitap oldu…
536 syf.
·
Puan vermedi
Hayatınızın koca bir yalan üzerine kurulduğu gerçeği ile yüzleşseniz ne yapardınız?
Öncelikle Başak Sayan’ın okuduğum ilk kitabı.Okurken yer yer oturtamadığım bölümler ya da sıkıldığım noktalar oldu ama genel anlamda kitabı okurken oldukça heyecanlandım.Polisiye,din,tasavvuf,bilim,siyaset ne ararsak var kitapta.Polisiye çok sevdiğim için o
190 syf.
7/10 puan verdi
Burak Kahraman’ın elinden bir korku gerilim hikayesi.
Küçük yaşta babasını kaybeden Erdinç, babasının ölümü ile alakalı bazı ip uçlarına ulaşır ve arkadaşları ile
babasının köyüne gitmeye karar verir. Aydınlanmayan ölümü kendileri çözmek ister.
Köyde 10 yıl öncesi Hayvan Genetiği ve Üreme Laboratuvarı olduğunu ve bu laboratuvarın en uzun yaşayan hayvanın genlerini insana aktarma üzerine çalıştığını öğrenir.
Babasının yakın arkadaşı Zeki, bekçilik yaptığı mezarlık ve tarihi eserlerin içinde bir canavar tarafından yaralanır, hastahaneden kaçıp kayıplara karışır.
Esra, Seda, Mehmet ve Erdinç için zor bir serüven başlıyor….
Erdinç’ in babasının ölününün bu olaylarla ilgisi var mıydı?
Canavar yoksa babasına da mı saldırdı?
O yüzden mi kaza yaptı?
Bu soruların cevabı kitapta….
“Ölüm sadece başlangıç, hayat yeni başlıyor.”
“Sırtında kanatları andıran bir görüntü varmış. Biz ona canavar diyelim.”
“Böyle bir olayla kesinlikle uğraşma, o sayfaların yırtılmasının sebebi muhakkak vardır.”
“Yok oluştan yeni bir varoluş.”
Metin hep bi' şeyler arıyor
Bir Memo ve Oky fanı olarak söylüyorum, beğenmediğim tek kitaplarının ortak kitapları olması manidar. Konu şu ki: Metin Annesini Arıyor, adında da anlaşıldığı üzere. Ancak Metin sadece annesini de aramıyor, belasını da arıyor. Konu merak uyandırıyor kabul ediyorum. Memonun çizgisi de gayet iyi ancak serüven ilk başlarda " ne olacak, ne olacak??? " dedirttirse de sonlara doğru cıvımaya başlıyor. Metin'in gerçekten ne istediği muallak. Sonu hiç tatmin etmiyor. Konu beklenilen veya hiç beklenmedik bir here gitmiyor, öylece duruyor. Sona geliyorsunuz ve diyorsunuz ki: " E şimdi noldu yani, anamızı aramıyor muduk en son şimdi kimi arıyoruz? E hadi başka bişiler arıyoruz da niye? Bu kadar karakter ve konu bütünlüğü ne içindi? " Ben çok tavsiye etmem okumanızı. Gidin başka bir Memo veya Oky kitabı alın, zaten aldıysanız bir daha okuyun daha iyi.
Hislerle Dolup Taşmak
Aristo ve Dante ile tanışmak kaderimde varmış. Harika bir roman!
Bu kitabı bir günde bitiremedim -ki sayfa sayısını düşününce bu çok saçma. Bazı kitapların konusu, anlatımı ve içeriği okuyucuyu içine alır. Önünüze konulmuş sıcak, baharatları ve kokusu sizi sarmalayan leziz bir yemek gibidir ve bitmemesi için yavaşça yersiniz ya bu kitap öyleydi benim için.
Yavaşça ve tadını çıkara çıkara okudum.
On beş yaşında bir oğlanın kendini bulma serüveni ile başlıyor her şey. Aristo -Ari- oldukça derin bir çocuk. Arkadaşı yok, yaşıtlarının hoşlandığı şeylerden zevk almıyor. Kendince bir dünyası var ve ailesi de bu durum karşısında endişeli. Derken bir gün Dante ile karşılaşıyor. Ona yüzme öğretmeye gönüllü, yaşıtı olan ve en az onun kadar diğerlerine uzak bir çocuk.
Bu karşılaşmadan sonra tatlı bir arkadaşlık hikâyesi bekliyordum.
Arkadaşlık hikâyesini aldım fakat Ari'nin hayata bakış açısı, Dante ile olan arkadaşlığı, ailelerin çocuklarıyla olan ilişkisi ve en sonunda kendini bulmaya çabalayan kişilerin kitapta akıcı bir şekilde anlatılması beni derinden etkiledi.
Gerçekten ve gerçekten kitabı bitirdiğimde göğsümde bir tamamlanmışlık hissi belirdi. Bir sonuca varış, sıkıntının sonlanması... Artık ne derseniz.
Hayata bakışımızı etkileyecek, samimi ve akıcılığı hat safhada olan bir romandı benim için. Dönüp tekrar tekrar okuyabileceğim ve herkese okuması için önereceğim bir eser.
