Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
1 soru 1 cevap
Evlilik ile ilgili görüşmelerimde çok fazla takıntılarım oluyor ne yapmam gerekiyor? Değerli kardeşim. Öncelikle bu sefer ben bir soru sorayım sana. SENCEDE BİR EVLİLİK DÖRT DÖRTLÜK OLMALI MI? Daha öncede burada izah ettiğim gibi iyi bir evlilik yapabilmek için dikkate alınması gereken birçok faktörler vardır. Dileyene daha önce bu
Müslüman neden zengin olmayı istemeledir?
Müslümanın, kendisini en iyi hissettiği alan başkalarına faydasının dokunduğunu gördüğü, bildiği, hissettiği alandır. Bazı hocaların, alimlerin insanları fakirliğe teşvik edici konuşmalarına denk gelmişsinizdir. Hocalarımızın fakirliği teşvik etmesinden ziyade, Müslümanlara teşvik etmesi gereken çok daha önemli meseleler vardır. Kanaat etmek ve
Reklam
Abiler, ablalar ve meseleler...
Burada Müslüman kardeşler olarak hepimiz birbirimize abi veya abla olarak hitap ediyoruz. Bu hitap fazla samimi olmamak adına güzel olmasına karşın tam manasıyla da İslam'a uygun değil bir mesele. "Fıkhi olarak hükmü şudur" diye bir açıklama benden beklenemez, hoca değilim zira. Ama bir Müslüman olarak "bu hitabın saf ve masum olmadığını, bir sohbet kapısı araladığını" bilecek kadar aklım yerinde. Bunları okurken "Eee abi, bunu sende yapıyorsun" diyorsanız size şöyle derim: "Zaten ben kendime nasihat ediyorum, dileyen üzerine de alabilir." diye cevabınızı verebilirim... Ben sizin -yaşça- büyüğünüz olduğum için bazı şeyleri gördüm, duydum ve yaşadım. Size kendimden misal vermek gerekirse şöyle söyleyeyim: "Yıllar evvel abla diye hitap ettiğim kızla evlenmek için direkten dönmüştüm." Tam olarak söylemek istediğim böyle bir şey. Tabi biz kul olarak sürekli kötüyü kendimizden savuşturmak, şeytanın fısıldaması ve nefsin ayartmasıyla şöyle deriz: "Ama benim abi/abla dediğim kişi zaten evli barklı." Ayy canım benim, diyorum sana. Eğer beni dinleyecek olursan sana 3 vaka Müge Anlı izlemeni tavsiye ederim. Öyle ya bu kadının programına çıkan insanları uzaydan transfer etmiyor da yine bu halkın içinden çıkarıyor. Bu kadar saf olmanın veya kendini kandırmanın âlemi yoktur güzel abim. Size kendi öz abiniz veya ablanızdan başka kardeşte yoktur. Aman dikkat edelim. Sosyal medya diye Allah'ın bizi görmediğini unutmayalım. Tekrar diyorum ki: "Bunları evvela kendime söyler, üzerine alınanları da uyarmak isterim."
Çok uzun olabilecek bir eserimin mini hikaye hali: Meraklı bir çocuk var. Ama öyle böyle meraklı değil. Tüm her şeyi, her konuyu, her fikri inceliklerine kadar öğrenmek istiyor. Babası oğlunun bu meziyetine göre hangi meslekle uğraşması gerektiğine dair bir arayışa giriyor. Önce çocuğa soruyor ama çocuğun da kararsız olduğunu görüyor. Daha sonra oğlunun rehber öğretmenine gidip derdini anlatıyor. Rehber öğretmen çocuğun kafasındaki meslekleri tanıması adına işi yerinde görmesi gerektiğini tavsiye ediyor. Daha sonra çocuk babasıyla beraber sırayla on farklı meslek erbabını ziyaret ediyor ve sonuç olarak bunlar arasında en çok "salla başı al maaşını" diyebileceği mesleği tercih ediyor.
"Göğüs kafesinin kemikleri arasındaki mesafe azalıyor. Biraz daha yaklaşsalar birbirlerini ezip çatlayacaklar. An be an, nefes nefes, göğsünün orta yerinde çökmeye hazırlanan bir obruğun homurtularını işitiyorsun. O kişinin "huzuruna" kabul edilip edilmeyeceğin, en büyük merakın. Kaygılı nefesinin kesik kesikliği tutunmaya çalıştığın tüm mumların aydınlığını söndürüyor. Henüz daha obruk çökmemiş olsa da, sen zaten ezilmiş kendiliğinle onun ayak parmak uçlarından başka bir yere bakmayı yasaklamışsın kendine. Sonra bir cesaret, bir kıvılcımı iyileşmenin, sana bakışlarını biraz kaldırmanı tavsiye ediyor. Kaldırıyorsun da. Ve o zaman görüyorsun: Bunca rezillik, bunca acı, göğüs kafesi çatırtıları, duygusal obruklar, bir heykel içinmiş. Bir heykele ağıt yakmakmış seninkisi."
TARİH ... BİR ZAMANLAR BİZ TÜRKLER
Faziletliydik: Kimsenin malına göz dikmez, nâmusuna yan bakmaz, hırsızlık bilmez, kimseyi de küçümsemezdik. Dürüsttük: Londra Ticaret Odası'nın en görünür yerinde şu tavsiye levhası asılıydı: "Türklerle alışveriş et, yanılmazsın." İtibarlıydık: Bir zamanlar Hollanda Ticaret Odası'nın toplantı- larında oylar eşit çıkınca, Osmanlılarla alışverişi olan tüccarın oyu iki sayılır, onun dediği olurdu. Temizdik: le Comte de Marsigli, atalarımızı şöyle anlatıyor: "Türkler hiçbir zaman yere tükürmezler." Çevreciydik: Kurak günlerde ücretle adam tutup sokaktaki ulu ağaçları sulatır, göçmen kuşların yorgunluk atması için saçak altlarına kuş yuvaları yapardık. Harama el sürmezdik: Fransız müellif Motray, 1700'lerdeki hâlimizi şöyle anlatıyor: "Türk dükkânlarında hiçbir zaman tek meteliğim kaybolmamıştır. Ne zaman bir şey unutsam, hiç tanımadığım dükkâncılar arkamdan adam koşturmuşlardı.' Medenî idik: İngiliz sefiri Sör James Porter ise, 1740'ların Türkiye'si için şunları söylüyor: "İstanbul'da ve diğer şehirlerde emniyet ve asayiş çok iyi. Türkler çok medenî insanlardır." Dosdoğruyduk: Fransız generallerden Comte de Bonneval şu hükmü veriyor: "Haksızlık, murabahacılık, inhisarcılık ve hırsızlık gibi suçlar, Türkler arasında yoktur. Öyle bir dürüstlük gösterirler ki, Türklerin doğruluklarına hayran kalır."
Reklam
Olimpos;
Şehirlerin geçmişe yasli bir yüzü vardir. Modern dönemde,mekanlar gittikçe dijitalleşse de başka değişle görselleşse de, şehirlerin insanı inciten yüzü canlılığını koruyor. Aslında genel anlamda geçmiş denen zaman mefhumu insana bunu hissettiriyor. Tüm insanların,siyah beyaz bir fotoğrafa baktığında gördüğümüz şey en çok da hüzündür. Tıpkı
benim de bir oğlum olsa adını özgür koyardım. bu, çok mantıklı. oğluma, balık ve silah tutmamayı kadınlara ve iyi davranmayı onlara yani, bunları elbette öğretirdim. aramızda lafı olmazdı. kimi geceler canımızın çok sıkkın olabileceği kadar bazı geceler keyfimizin oldukça yerinde olacağını tahahhüt edebilirdim ona. dudağımızın kıvrılınca
Kadınlar
_Schopenhauer: _Kadınlar, nazik ve kibar erkekleri itici bulurlar. Masaya yumruğunu vuran maskülen erkekleri benimserler. Kadınlara aşırı bir saygı ile davranmak tek kelimeyle gülünçtür ve böyle bir şey bizi onların gözünde küçük düşürür. Şiddet eğilimleri gösteren, cahil hatta kendisini sevmeyen erkeğe bağlanırlar ve daha sonra da bunlardan
✨Reşat Nuri Güntekin • Damga Genç bir adam olan İffet, geçimini sağlamak için çocuklarına ders verdiği zengin evin hanımına aşık olur. 🌿Bu karşılıklı aşk ne yazık ki bir gün biter çünkü kadının namusunu korumak için çocukluğunda dinlediği bir hikayeden aklına gelen bir düşünceyle hayatı boyunca sürekli karşılaşacağı işlemediği hırsızlığı işlemiş gibi göstererek kadının namusunu korur ama işler istediği gibi gitmez altı ay hapis yattıktan sonra hiçbir şey normal devam etmez ve gittiği her yerde etrafındaki insanlar bu suçu işlemediği halde bu suçun gerçek sebebini bilmezler. İşlediği suçtan dolayı bir topluluk içinde farklı gözle bakılıyor ve birçok yerde hırsız olarak adlandırılıyor, yüzüne söylemeseler bile ima ediliyor, bu yüzden damgalanıyor ve hayatının her yerinde damgalı olarak bilindiği için bu durumdan çok rahatsız oluyor. ✨Eski İstanbul'da geçen bu olay çok güzel bir dille anlatılmış, etrafındaki insanların yaşamı, İstanbul'un o dönemi, Osmanlı'nın son dönemleri, cumhuriyetin başlarında yaşanan bir olay. Mutlaka okumanızı tavsiye ederim.🍁 #reşatnurigüntekin #damga
316 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.