"Hayat, biz planlar yaparken başımıza gelenlerdir."
İşte bu söz bu kitabın ana temasına cuk diye oturuyor. Biz farkına varamıyoruz ama üzerimizden zaman geçiyor ve her güzel şeyi solduruyor. Yazarın da dediği gibi: "Hiç kimse onun elinden kurtulamıyor."
Peki biz, geçip giden bunca zamanın içinde sahiden yaşıyor muyuz? Yoksa bir monotonluk maratonunun içinde koşturuyor muyuz? Bir yerde duymuştum, ölüm bir şey değil, yaşamamak korkunç, diye. Ama bize yaşamayı hayat geçtikten sonra öğretiyorlar. Sonra da yaşamak denen saltanatın soytarılığı kalıyor üzerimizde.
"Madem öyle küçük at, ovadaki yol boyunca koş dört nala, daha geç olmadan koş, yorulsan bile, yeşil çayırlara, bildik ağaçlara, insanların oturdukları yerlere, kilise ve çan kulelerine varmadan sakın durma. (Sayfa 146)
Varoluşunuzu sorgulayacağınız harika bir eser. Okuyun, okutturun.