Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

ykk

Tavan arasından gürleme sesi geliyor gözlem önermesini inceleyelim. Varsayımımızda tavan arasında cinler var ve bu cinler top oynamaktadır olsun. Sadece ses duymamız top oynayan cinler olduğunu çok da olası kılmaz. Duyduğumuz sesleri dikkate alınca, cin varsayımının yüksek bir olabilirliği olmasına karşın düşük bir olasılığı olduğunu söyleyebiliriz. Bu örnek, bir önermenin olabilirliği ile olasılığının farklı olduğunu göstermesinin yanında bir de bir önermenin akla yatkınlığının onun olabilirliğinden daha fazla şey ifade ettiğini gösterir. Olabilirlik ilkesi, inanmak için ne kadar kanıta ihtiyacınız olduğunu söylemeye çalışmaz. Bu ilke sadece eldeki kanıtın anlamını değerlendirmek için size bir araç sunar.
Reklam
Evrimsel biyolojide genel yasalar var mı? Bazı felsefeciler bu soruya hayır deseler de ben evrimsel biyolojide yer alan ilginç birçok koşullu önerme formunda genellemenin olduğunu göstermek istiyorum. Biyologlar genellikle onlara yasa demez, tercih edilen terim modeldir. Biyologlar belli bir süreç tipinin modelini belirlediklerinde, o türden sistemlerin değişim kurallarını tanımlarlar. Modeller yasalarla ilişkilendirilen koşullu önermelerin özelliklerine sahiptir. Bu matematiksel kuralcılık, belirli bir dizi koşul bir sistem tarafından sağlanıyorsa ne olacağını söyler. Onlar bu koşulların ne zaman, nerede veya ne sıklıkta doğada sağlandığını söylemezler. Şu örneği düşünelim. Popülasyon genetiğinin kurucularından buri olan Fisher bir popülasyondaki cinsiyet oranlarının 1:1 oranına evrimleşmesi ve orada kalması gerektiği sonucuna götüren bir dizi önsav ileri sürdü. Eş seçimi rastlantısal olmalı; ebeveyn çiftleri, ürettikleri disi ve erkek yavru oranları bakımından farklılık göstermeli ve bu farklılık kalıtımsal olmalı. Fisher, bu önsavların kabul edilmesi durumunda, seçilimin azınlıkta olan cinsiyetten yavru üreten ebeveynleri tercih edeceğini gösterdi. Böylece eğilim daima az olan cinsiyete yönelir ve oran her zaman 1e yaklaşmaya çalışır.
İnsanların gücü kitlesel işbirliğine, kitlesel işbirliği de kitlesel kimlik inşaasına bağlıdır. Ve tüm kitlesel kimlikler, bilimsel gerçekler ya da ekonomik gereksinimler üzerine değil kurmacalar üzerine inşa edilir. Şii İran, Sünni Suudi Arabistan ve Yahudi İsrail arasında şaşırtıcı derecede az fark var. Bunların hepsi bürokratik ulus devletleri, aşağı yukarı aynı kapitalist politikaları izliyor, hepsi çocukları cocuk felcine karşı aşılıyor. Hepsi bomba yapımı için kimyager ve fizikçilere itimat ediyor. Şii bürokrasisi, Sünni kapitalizmi ya da Yahudi fiziği diye bir şey yok. O halde insanlara emsalsiz olduklarını hissettirmek, onları bir insan güruhuna sadık diğerine düşman belletmek için ne yapacağız? Din, insanların akışkan kum zeminine sabit çizgiler çekebilmek için ayinler, törenler ve seramonilere başvuruyor. İnsanları ayırıp değerli hissettiren bu kültürel farklılıkları Freud "küçük farklılıkların narsisizmi" şeklinde tanımlar.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Romanlarda ve piyeslerde genç insanların aşkları uğruna giriştikleri savaşları kazanışlarını , yani türün menfaati için açılan savaşı kazanışlarını ve bireyin iyi bir hayat sürmesinden başka bir şey düşünmeyen büyüklerini yenilgiye uğratışlarını derin bir yakınlık duyarak okuyoruz. Çünkü aşıkların davranışları bu davranışları engellemeye çalışan
Geri18
124 öğeden 121 ile 124 arasındakiler gösteriliyor.