Her şeyin illa ama illa bir de manaya tekabül eden bir izdüşümü var. Öğrenmek için, gelişmek için, daha çok sevmek, daha çok muhabbet etmek için yaşıyoruz cümle şeyi..
Dünya da hala ayaktaydı, bu da demekti ki iyiliklerin sesleri pek çıkmadığından ve iyiler yaygara koparmadığından dünyayı kötülükten ve kötülerden ibaret sanıyorduk.
Dışarıdaki sessizlik içerideki sessizliğime de yansıyor. İç konuşmalar giderek yerini sükuna bırakıyor. Sükun sükunete, sükunet tarifsiz bir huzura dönüşüyor.
Sevginin aması yoktu, fakatı yoktu, şayeti yoktu.En önemlisi nihayeti de yoktu. Sonsuzdu kendisi gibi sevgisi de. İnsan kendini bu halde nasıl harika ve özel hissetmezdi ki?..
Korkuyoruz. Düşünmekten ve sevmekten korkuyoruz. İnsan olmaktan korkuyoruz. İnsan yerine bir yığın kuklalar yaratıyoruz. İnsana benzetirsek, onlara acımaktan korkuyoruz..
Değişebilmek.
Kendinin bile tanıyamayacağı yeni bir varlık olmak. Bütün canlıların olanca güçleriyle karşı koydukları bir değişim, bir başkalaşım. Korkutucu ve aynı zamanda çekici bir eğilim.