Türkiye'de bir şeriat tehlikesinden ziyade yüce dinimiz, İslam'ın arkasına saklanan azınlık ırkçıları vardır.
Hedefleri de, önce Cumhuriyet Türkiye'sini ve Türklüğü parçalamak, sonra da tasmalarının bağlı olduğu merkezlere daha iyi hizmet gayesi...
İsrail'in organizasyonu ile Türkiye'ye karşı Yahudi, Kürt, Ermeni ve Rum şer ittifakı kurulmuştur.
Bütün bunlardan kurtulmak için, Türkiye'yi yönetenlerin önünde iki dahiyane politik uygulama vardır;
Cumhuriyet Türkiye'sinden Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve Osmanlı Türkiye'sinden Abdülhamid dönemi uygulamaları.
Birde hatırlanması gereken " AT BENİMDİ, EVLAT BENİMDİ AMA ŞU ÇORAK TOPRAK TÜRK MİLLETİNİNDİR. " diyen METE HAN.
VELHASIL, " TÜRKİYE'Yİ BÜYÜLTEMEZ İSEK KÜÇÜLTECEKLERDİR."
Bir gün, bir resmi binanın kapısında nöbet bekleyen Türk askerine saldırdı. Askeri kamçıyla dövmeye başladı. Sebebi kendisine selam verilmemesiydi. Bizim asker dayanamadı, silahını çekip başkonsolosu öldürdü. Aslında asker vazifesini yapmıştı!
Fakat ne oldu dersiniz?.. Harp Divanı kuruldu; hem başkonsolosu vuran Halim adındaki asker, hem de o sırada kapıda bulunan diğer Türk asker idama mahkum edildi.
Üzerinde Osmanlı üniforması bulunan ve hakarete uğradığı, dövüldüğü için kendisini savunan Türk askerini, bizim yüce Osmanlı Devletimiz, yabancılardan çekindiği için darağacına gönderdi.
‘’Ben zannediyorum ki, Batı Türklerinin çoğunluğunun hayatı anlama tarzı, diğer tabirle, cihana bakışı metafizik, destansal ve edebidir. Bu, hayatı çok necip, pek asil ve yüce bir anlama tarzıdır. Eğer maddi imkan olsaydı da, bütün dünyada oturan milletler bu anlayış tarzını kabul etmiş bulunsaydı, insanlık cidden mesut olurdu! Bu anlayış tarzının milletimize pratik sahada bazı mühim faydalar temin ettiği de inkar olunamaz: Türk, askeri karakterlerini, hayata metafizik ve destansal bir surette bakmış olmasına az borçlu değildir; sabır ve tahammül, azim ve kahramanlık, hayatı küçümseme, harikulade fedakarlık, bütün bu manevi kuvvetler, bu anlayış tarzının semereleridir.’’