- "... Medine kavramı, bugün bir coğrafî birim olarak “şehir ile ülke” kavramlarına parçalanmış durumda; coğrafî birimler olarak çeşitli şehirlerden oluşan bir ülke mefhumu var bugün kafamızda. Geleneksel dünyada ise ülke dediğimiz şey, baş şehirlerle özdeştir. Mesela, Abbasî İmparatorluğu, Bağdat, Roma İmparatorluğu, adı üstünde Roma’dan ibarettir. Aynı şekilde Bizans ve Osmanlı da İstanbul demektir. Antik Yunan’da bu erdemli şehir=ülke, polis=medine, Eflatun’un dilinde “medine-i fâzıla” adını alır. Asr-ı Saadet’te de hicretten önce orijinal adı Yesrib olan şehre hicretten sonra “medine-i münevvere” deniyor, bugün kullandığımız şekilde şehrin özel ismi olarak Medine, bu tamlamadan kalıyor. Eflatun’un “medine-i fâzıla=erdemli şehir” dediğine Fahr-ı Âlem Efendimiz ‘aleyhi’s-salâtü ve’s-selâm, “medine-i münevvere=aydınlatılmış şehir” diyor. Burada sıfat değiştiği halde mevsufun niteliği, hikmete dayalı medine vizyonu, ister pagan, ister vizyon olsun, kadim dünyada değişmiyor, aynı kalıyor..."
(Kalem Dergisi- Bedri Gencer'le söyleşi)