Söyledim değil mi, teknem kayalara çarpıp battı.Ve kendimi burada buldum
Söyledim değil mi, kızgın kumların üstünde değil, deniz kıyısında değil, başı bulutlarda bir yerlerdeydi bu kayalar.
Ey okuyucu
eğer yaşantin boyu, bir gün olsun bir teknenin kaptanı olmadınsa
-ya da böylesi bir duyguya kapılmadın, böyle bir düş görmedinse-
teknen, bir gün ya da bir gece, yolunu şaşırmış,bilmedigin sularda yol alırken
haritalarda görülmeyen kayalara çarpip batmadıysa ve kendini tek başına
-Tayfalar nerde? Dümencim n'oldu?-
bir kumsalda da değil, denizden kilometrelerce uzakta, üstelik bir dağ başında (Rakım: 2. 100) bulmadinsa
ya da benzeri bir korkulu düşü,
gözün açık ya da kapalı görmedinse
bu kitapta yazılı olanları anlamakta güçlük çekebilirsin.
Çünkü anlamak bir ortak dil gerektirir.
Ortak dil ise,
ortak yaşam/ortak bilgi/ortak birikim/ortak düş
kimi yerde, ortak düsüs demektir.
Kafka, karabasanlarında gördü belki seni, ama adlandırmadı.
(Ya da hiç girmedin onun düşlerine.)
Bilseydi, senin gibi bir yer var yeryüzünde
en korkunç kitabının konusu sen olurdun.
Tolstoy bilseydi seni soyluluğundan bin beter utanırdı.
Ve kimbilir belki yazarlığından şimdi benim utandığım gibi
Avvakum bilseydi yakinında senin gibi bir kent olduğunu,
Kafkasları aşip çile çekmeye sana gelir,
senin mağaralarında yaşardı.
Dostoyevski sürülseydi sana
Yer Üstünden Notlar 'ı yazardı
ya da Suç ve Suç 'u.
Hak. kentim
çileli gözlerin
cüzzamlı derin
ve - kar ile devam eder adın.
irtifa binaltıyüz metre.
Nüfus onbin yarisı asker.
Ne yolun var, ne suyun
yarlar arasından akan ve yaza doğru dağlardan eriyen karlarla birlikte taşan Zap'ını saymazsak.
Adin gibi garip bir kentsin Hak.
Sende yaşayanlar ne Tanrılar, ne insanlar
hiçbir iz brrakmamış gibidirler.
Ola ki Tanrılar hiçbir zaman uğramadılar semtine ama insanlar yüzyilar boyu gelip sende yerleşenler, kaçanlar, korkanlar,
yalçın kayalarında bir korunak bulup, çoraklığına, dayanılmaz iklimine karşın sende karar kılanlar, seni barınak bilenler, sende yerleşenler
niçin bir iz birakmadılar arkalarında
kaçan, durmadan kaçan halklar
kovalanan ve kovalayanlar?
KIZILDERİLİ BÜYÜCÜ:
Bir savaşçı için düş demek gerçek demektir. Düş gücüyle verir kesin kararını ve ona göre
davranır. Ya seçer alır, ya da defeder. Elindeki araçlardan, kendini başarıya ulaştıracakları seçer. Onları kullanır..
GENÇ ETNOLOG:
Don Juan Matus, düş ile gerçek arasinda bir ayrim yoktur; düş gerçeğin kendisidir: Demek istediğin bu mu?
KIZILDERİLi BÜYÜCÜ:
Hiç kuşkusuz, düş gerçeğin ta kendisidir.
GENÇ ETNOLOG:
Yani şu anda yaptığımız sey kadar mi gerçek?
KIZILDERİLİ BÜYÜCÜ:
ille de bir karşılaştırma istiyorsan,daha da gerçek, derim. Düş görmek, düşlemek, bir güce sahip olmak demektir. Elindeki bu güçle çok şeyi değiştirebilir insan. Gizli kalmış nice şeyi bu güçle bulup ortaya koyabilir.
Dilediği her şeyi denetimi altinda tutabilir..
Dünyada olan biteni ben de görmedeyim;
Haksızları hep baş köşelerde görmedeyim;
Fesuphanallah! Nereye bakarsam bakayım
Kendi mutsuzluğumu her yerde görmedeyim.
O yakut dudakları kızıl kızıl yanan nerde?
O güzelim kokusu cana can katan nerde?
Müslümanlara şarap haram edilmiştir derler
İçmene bak, haram işlemeyen müslüman nerde?
İki günde bir somun geçiyorsa eline
Soğuk suyu da olursa bir kırık testide
Niçin kendinden kötüsüne kul olur insan,
Ne diye girer kendi gibisinin hizmetine?